Sizin Cinque Terre’yi görmenizi o kadar isterdim ki kızlar,” dedi İno. Elleri büyük bir kahve fincanım sarıyordu. Sakura Kapakların Altı dükkânındaki rahat koltuklarda İno ve Tenten ile oturuyor, İno'nun anlattığı İtalyan hikâyelerini dinliyordu. İno şu an Naruto'nun büyükbabasının aslen geldiği yer olan ve Cinque Terre adıyla bilinen deniz kenarındaki beş antik şehrin olduğu bölgeyi anlatıyordu. “Naruto'nun hâlâ orada yaşayan akrabalarıyla tanışmak mükemmeldi, çok az İngilizce konuşuyor olmalarına ve birbirimizi anlamaya çalışırken oldukça güç zamanlar yaşamamış olmamıza rağmen. İki ev arasındaki bir ipe çamaşır dizen büyük halasını görseydiniz! Bunu gerçekten yapıyorlarmış! Ah, akşam yemeği için yaptığı lazanya... Büyükanne Uzumaki’nonkinden bile iyiydi! Ama böyle dediğimi ona söylemeyin, yoksa onun gözünde biterim.”
Tenten ve Sakura kulağa harika gelen bu seyahatle ilgili birçok soru sordu ve bu sorular Sakura'ya ne kadar az seyahat etmiş olduğunu fark ettirdi. Aslında ne kadar da azmış ve -öyle olsun olmasın- sanki tüm varlığı sadece Konoha kasabasında mevcutmuş gibi hissediyordu. Konuştukları süre boyunca yaklaşık bir hafta önce Sasuke'nin kucağında koltukta rahatsız bir şekilde oturmuştu. Sasuke'den hiç haber almadığı ve kendisinin de onunla iletişim kurmadığı bir hafta boyunca. Bir kere yolda karşılaşmışlar ve ikisi de el sallayıp birbirlerine selam vermişlerdi ama hepsi buydu.
Dikkatini tekrar yeni evli arkadaşına çeviren Sakura, İno'nun hâlâ ne kadar mutlu ve parıl parıl göründüğünü fark etmekten ve İno'nun, Naruto ile olan ilişkisini kıskanmaktan kendini alamadı. Naruto kesinlikle Sakura'nın zevkine hitap eden bir tip değildi ama yakışıklı olduğu ve İno'ya bir kraliçe gibi davrandığı kesindi ve... Belki diğer her şey mükemmelse ve biri, onu da İno'nun şu an hissediyor olduğu gibi hissettirebilse, o kişinin ruh halinin değişken olması ve bazen kaba olabilmesi çok da önemli değildi.
“Yine de eve dönmüş olmaktan memnunum,” dedi İno ve fincanından büyük bir yudum kahve aldı. “Çünkü bittim. Tüm gün şehri gez gez bitmedi" Gözlerini devirdi. “Düğünden beri o kadar az uyudum ki.”
“İşte bu yüzden Menma ve ben balayı için Hawaii’ye gidiyoruz,” dedi Tenten zekice. “Sahilde uzanırken enerji toplamak daha kolay olur.”
Bir anlığına Sakura ikisini de boğmak istedi. İno'nun şikâyetlerinin anlamlı olabileceğini elbette anlıyordu ama İno'nun, Naruto ile paylaştığı eğlencenin onda birine kendisi sahip olsaydı etrafta sırıtarak dolaşmak dışında bir şey yapmıyor olurdu. Tüm gün gezmek , onu diğer gün bitkin biri haline getirecekse o günü anılarını hatırlayarak ve esneyerek geçirirdi.
“Ee,” dedi İno, Tenten'e bakarak. “Düğün planları yolunda gidiyor mu?” Tenten'in düğünü sonraki birkaç hafta içinde olacaktı. İno'nunkinden daha ufak çapta bir düğün olacak olmasına rağmen yapılması gereken hâlâ çok iş vardı. Bu sefer baş nedime olan kişi Sakura idi ve bu da işin çoğunun ona kaldığı anlamına geliyordu.
“Her şey planlandığı gibi devam ediyor,” dedi Tenten. “Bu çarşamba saat beşte gelinlik provası ayarladım.” Kızlar uçuk sarı elbise giyecek ve Tenten'in en sevdiği çiçek olan papatyaları taşıyacaklardı. Nedimelerin elbiseleri de Tenten'in süs açısından İno'nunkinden eksik olmayan ama söz konusu olan gelinlik olunca klasiğe kaçan, çoğu zamanki moda seçimine uygun olarak sade, dökümlü ve stil olarak onunkine benzeyen türde olacaktı. Sakura kıyafetlerin, Whisper Şelalesinin yanında yapılacak olan bu doğal törene uygun görünümde olduğunu düşünmüştü.
“Tamam, o zaman,” dedi İno. “Başka ne kaçırdım?”
Sakura ve Tenten birbirlerine baktı.
“Ee?” diye sordu İno bir ona, bir diğerine bakarak.
“Sakura?” dedi Tenten onu teşvik etmek için.