♥13

131 12 51
                                        

Kafama geçirdiğim sweatshirt'ümün şapkasıyla uyandığımdan beri bilgisayarın başındaydım. Beyaz şapkalılardan olan arkadaşım Wingless Angel ile görüşme halindeydim. Ivan'ın şirketi batmak üzereydi. Eğer bunu yapan kişi ya da kişileri bulursak ona yardımcı olacaktık. Bu işin başında siyah şapkalılardan biri olduğuna emindik. Onlardan birkaç tanesini ifşa etmiştik ama durmuyorlardı.

Yanımda duran, annemin birkaç dakika önce getirdiği elma suyundan birkaç yudum aldım. Bu tadın müptelasıydım.

Efe ve Ege abim işe gitmişlerdi. Gökay abim, arkadaşı ile dışarıya çıkmıştı. Koray ve Berkay abim ise bildiğim kadarıyla PlayStation oynuyorlardı. Birkaç saat sonra Rengin ile görüntülü konuşacaktık fakat işim bir türlü bitmiyordu. Bu siber saldırı işi canımı çok sıkıyordu. En kısa zamanda bunu Ege abim ile konuşmalıydım.

Wingless Angel'la neredeyse 2 senedir konuşuyorduk. Birbirimizin kimliğini bilmiyorduk ve bunun için sormaya tenezzül bile etmiyorduk. Çünkü gizlilik esastı. Şu an ise birbirimize şüpheli gelen kişileri atıyor ve araştırıyorduk.

Penceremin camına taş atıldığını duydum. Boynumu iki yana yatırdım ve omuzumu geriye atarak gerindim. Camın önüne geldim ve penceremi yukarı kaldırdım. Aşağıda Sergey'i gördüğümde kafamı iyice dışarı çıkardım.

"Nil!" diye bağırdı. Elimi alnıma vurdum. Abimler duysa Sergey'i kovalardı. Ondan hoşlanmıyorlardı.

"Bağırmasana!" dedim. 3. katta olmama rağmen sesini gayet net duyuyor ve aynı zamanda sesimi gayet net duyuruyordum.

"Kaykayını alıp gelsene, kaykay sürmeye gideceğiz." dedi. Kafasındaki şapkasını düzeltti ardından.

"Gelemem, işim var. Sen git." Kapüşonlumu düzelttim anlaması için.

Bakışları kapüşonluya kaydı. "Bir haftadır ekiyorsun." Sitemli sesini duyunca ona hak verdim. Genelde haftada minimum bir kez onunla dışarı çıkardım.

"Üzgünüm, Sergey. İşim önemli olmasa gelirim biliyorsun." diye açıklama yaptım. Tam alttaki odada Ege ve Gökay abim kaldığı için şükür ettim.

"Tamam, Nil." Gülümsedi ya da gülümsemeye çalıştı. "Sonra görüşürüz." Kaykayını yere koydu.

Tam ağzımı açmış 'görüşürüz' diyecektim ki arkadan gelen sesle kaşlarımı çattım. "Sen ne halt yiyorsun burada?!"

Sergey, alt dudağını ısırdı. "Ben de şimdi gidiyordum, Gökay abi." Kaykayının üzerine çıktı ve hızla uzaklaşmaya başladı.

Gökay abim, arkasından yine de bağırmayı eksik etmemişti. "Seni bir daha burada görmeyeyim, sıska!" Ardından kafasını kaldırdı ve bana baktı. Ona sertçe baktığımda ağzının içinde homurdandı ve evin giriş kısmına yöneldi.

what is love?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin