Ağzımda dolu olan Berkay abiciğimin yaptığı lezzetli kurabiyelerle çalan telefonu duyduğumda dondum. Telefona baktığımda 'Batıkan' ismini görünce daha da dondum. Ne yapacaktım şimdi? Hızla ağzımdakileri çiğnemeye çalıştım fakat o kadar çok doldurmuştum ki ağzıma kurabiyeleri yedikçe çoğalıyordu.
Ah Berkay abi, ah! Ne vardı bu kadar güzel kurabiye yapmasaydın...
Yanımda duran elma suyumdan birkaç yudum alarak çiğneme işimi kolaylaştırdım. Telefon hâlâ ısrarla çalmaya devam ediyordu. Çok şükür ki Batıkan pes etmeyen birine benziyordu.
Nihayet ağzımdaki kurabiyeleri yutunca kapanmak üzere olan telefonuma kılpayı yetiştim. "Alo?"
"Alo? Nil hanımla mı görüşüyorum?" diyen Batıkan'ın sesini duyduğumda, yüzümde onu her düşündüğümde, konuştuğumda, sesini duyduğumda oluşan tebessümüm yer edindi.
"Buyrun benim. Bir şey mi istemiştiniz?" diyerek onun oyununa uyum sağladım.
"Sıhhatinizi merak etmiştim." Durdu." "Ve o güzel sesinizi özledim..." Sesi o kadar etkileyiciydi ki insanı yatıştırıyor, aynı zamanda yüreğinde bir yerlere dokunuyordu. Bir şiir gibiydi.
"Çok sevindim bunları duyduğuma. Sıhhatim sizinle birlikte mükemmel oldu, teşekkür ediyorum aradığınız için."
"Ah ne demek, Nil hanım. Her zaman." Kısık bir sesle güldüğünü duyunca içim eridi. Vicdansız çocuk, nasıl da tav ediyordu beni kendine! "Neler yapıyorsun?" Normal frekansa geçiş yapmıştık nihayetinde.
"Çalışıyordum. Sen neler yapıyorsun?" Onun hakkında gerekli-gereksiz her detayı öğrenmeye açtım.
"Parkta oturuyorum. Rahatsız etmedim, değil mi?" Öyle masumca sormuştu ki, ilk uçağa atlayarak yanına gidip içime sokarcasına sarasım gelmişti onu.
"Batıkan..." dedim. "Sen bana asla rahatsızlık vermezsin. Senden hiç rahatsızlık duymam."
"Nil..." dedi. "Bazen beni o kadar çok zorluyorsun ki, elimde olsa koşarak yanına gelirim."
Kısık sesle güldüm. "Bunları hisseden yalnızca siz değilsiniz, Batıkan Bey." Bunları söylerken aynı zamanda bilgisayardan Antalya'nın bugünkü hava durumuna bakıyordum.
"İşte bu çok güzel bir itiraftı."
"Batıkan? Sen yalnız mısın parkta?" diye aklımda dolaşan soruyu sordum.
"Evet, yalnızım."
"Kalın giyindin öyle değil mi? Yağmur yağıyor, hasta olma." Telaşlandığımı iliklerime kadar hissettim. "Hatta sen eve git hemen. Sağanak yağıyor, ıslanırsın Batıkan."
"Nil, sakin olur musun güzelim." diye araya girdi. "Kuru yerde oturuyorum, merak etme." Güldüğünü işittim. "Benim için endişe etmen hoşuma gitti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
what is love?
Genç KurguNil: Aşka inanır mısın Batıkan? Nil: Sen uzaktasın, seni tam olarak görmemiş olsam bile sanki yanımda gibisin. Nil: Sanki hep benimleydin. Nil: Çok... çok uzağımdasın ama benimlesin Batıkan. Nil: Aşk bu mu? Hissettiğim bu şey aşk mı sence? Nil: Eğer...