♥19

99 14 67
                                    

Bugün uyandığımdan beri kalbimin üzerinde bir ağırlık vardı ve kalbimi ezip, sıkıştırıyordu. Karnımın içi kötü hislerle doluydu. Buna anlam veremiyordum. Zaten fazla konuşkan bir insan değildim ve şu an bu halim kat be kat artmıştı. Üstelik saat 22.30 olmuştu ve Nil hâlâ mesajlarıma, aramalarıma dönmemişti. Korkuyordum. Hiç böyle yapmazdı. Bu iş hayrı alâmet değildi. Ona bir şey olmamış olmasını diliyor, kendimi abileriyle vakit geçiriyordur diye avutmaya çalışıyordum.

"Denizle ne alıp veremediğin var, Batı aşkım? Sikecek gibi bakıyorsun." diye dalgayla konuşan Ayberk'e bile cevap verecek durumda hissetmiyordum kendimi.

"Batı, iyi misin kardeşim?" diye soran Utku'yu duyduğumda irkildim ve onlara döndüm. Sahildeki sandalyelerinde oturmuş, hepsi kafasını uzatmış merakla bana bakıyorlardı.

"Bilmiyorum, içimdeki his geçmiyor." diye mırıldandım çaresizce. Kendimi hiç olmadığım kadar çaresiz hissediyordum. Ondan haber alamadıkça ne kadar aciz olduğum yüzüme vuruluyordu.

"Abi bir şey söyleyeyim mi? Batı her böyle dediğinde gerçekten de kötü bir şey oluyor." Bakışlarını denizden bize çevirdi. "Bu çocuk hissediyor hacı." Okan'ın söyledikleri omuzlarıma daha ağır bir yük bindirmişti.

"Hatırlıyor musunuz?" diye sordu Ayberk. "Geçen sene içimde kötü bir his var dedi, Lale ile Okan çok kötü kavga etti. Ayrılıyorlardı neredeyse."

"Niye hatırlatıyorsun, şerefsiz?!" Sinirle Ayberk'in ensesine şaplak geçirdi. "Ben unutmak için uğraşıyorum bu it oğlu it tekrar yüzüme vuruyor." O gün gerçekten çok kötüydü. Lale, Okan'dan ayrılacaktı biz araya girmeseydik. Okan, onu ciddi anlamda sinirlendirmişti.

"Tabii suç sendeydi unutmak için uğraşırsın. Lale'de olsaydı ömrün boyunca unutmazdın. Hıyar seni." Gözlerini kısıp 'sen yok musun, sen' bakışı attı Okan'a.

"Nil dönmedi mi hâlâ çağrılarına?" Utku konudan sapmamaya çalışıyordu.

Hüzünle iki yana salladım kafamı. "Dönmedi, endişe ediyorum artık."

"Dur ben de arayayım bir yengemi." diye telefonuna sarıldı Ayberk.

"Batı'ya dönmediyse seninkini neden açsın, Ayberk salağı?" Okan haklıydı ama yine de bir ümit Ayberk'e baktım araması için.

"Nil ile çok yakın kanka olduk, sizden de yakınım artık ona, beni kaybettiniz ağlayın." Güldü, bu gıcık bir gülüştü. "O yüzden açar bence."

"Ne ara yakın oldunuz?" diye soruverdim.

"İzel'in hesabını geri aldıktan sonra daha da konuşmaya başladık. Ama ne konuştuğumuzu söyleyemem, gizli." Ağzına fermuar çekti. Biz konunun üzerine gidip sormayınca dayanamadı tabii. "Yine de siz yabancı değilsiniz. Baş harfi B ile başlıyor." İşte onun bir sırrı tutma süresi bu kadardı.

"Papucumun arkadaşı! Sattın kızı iki saniyede." Sandalyede geriye yaslandı Okan.

"Bir şey olmaz. Merhametli yengem affeder hemen beni." O sırada telefonu kulağına dayamıştı. Hızla atan kalbimle açmasını diledim. Birkaç saniye geçti ve hâlâ açan olmamıştı. "Açmadı. Bu işte bir şey var." diye mırıldandı Ayberk. Ciddi olduğu zaman sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi ama onun da endişelendiği belli oluyordu. Yüzüm git gide düşmüştü. Ayberk telefonu kapatmayarak oyalanmaya devam etti.

"Endişe etme, kardeşim. İlk fırsatta haber edeceğine eminim." Omzumu dostça sıvazladı.

"Umarım, Utku." Sesim resmen içime kaçmıştı.

Uzun bir sessizlik oluştu. Herkes kendi düşüncelerinde boğulurken "Siktir!" diye bağırdı sessizleşmemizin üzerine Ayberk. "Bin kere hassiktir!"

what is love?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin