Çığlık atarak uyandığım bir rüya daha. İki gündür böyleydim. Tam iki gündür uykumdan defalarca çığlıklarla uyanıyordum. Her defasında Selin'le Demir'i görüyordum. Ve her dafasında Selin'in bana attığı kazığı , Demir'in bana umut verip bırakışını. Ama sadece rüyalarımda görüyordum.
İki gündür yoklardı. Ne Demir , ne Selin , ne de Hakan. Okulumuzda son sınıflara yoklama alınmadığı için üçü de gelmiyordu. Ve ben iki gündür sayısal derslere girmek için bir tek okula gidiyordum. Ona da zar zor tahammül edebiliyordum. Herkes bana 'Abinle Selin çıkıyor mu?' diyordu.
Annem bu hallerimin sebebini merak ediyordu her defasında. Sınav stresi diyip geçiştiriyordum. Can ise eski sevgilim Serkan yüzünden böyle olduğumu düşünüyor.
Demir'in nerede olduğunu Serkan Beye sormuştum ama o da bana bilmediğini söylemişti. Yani Demir ondan izin almıştı ancak nereye gideceğini söylememişti.
İki gündür ruh gibi geziyordum.
Çalan telefonumun sesiyle irkilip telefonu elime aldım. Arayan Meylin'di.
"Alo."
"Gene mi çığlık atarak uyandın?"
"Sen nerden biliyorsun?"
"İkizler beni aradı. Sesini duymuşlar."
"Ah! Tüm ev böyle duyuyor mu sesi mi yani?"
"Asi toparlan."
"Olmuyor. Olmuyor. Olmuyor. Olmayacakta."
"Neden olmuyor acaba?"
"Hayır. Gene aynı şeyi söyleme."
"Asi sen Demir'e aşık değilsin. Serkan'a olan aşkını Demir'de yaşamaya çalışıyorsun."
"Saçmalıyorsun."
"Hayır saçmalamıyorum." Telefonu yüzüne kapattım. Cidden beni böyle suçlamaktan bıkmayacaklar mıydı? Serkan'a olan aşkı mı Demir'de yaşıyormuşum. Hah!
Ayağa kalkıp lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Odama geri dönüp siyah eteğimi , siyah ten gösteren çorabımı ve siyah tişörtümü giydim. Demir yokken hazır , etek giyiyordum. Birde siyah! İki gündür ki bu üçüncü gün siyahdan başka renk giymez olmuştum.
Lavaboya geri dönüp makyajımı yaptım. Saçımıda düzenledikten sonra tekrar odama döndüm. Siyah kısa botlarımı ayağıma geçirip , siyah deri çantamı gerekli eşyalarla doldurdum. Çantamı sırtıma alıp odadan çıktım.
Kahvaltı bitmişti. Evde kimse yoktu. Zaten iki gündür hiç bir şey yememiştim. Bir ara kursa gittiğimde kızlar ağzıma zorla bir şeyler tıkıştırmıştı. Ondan da hiç bir şey anlamamıştım. Evden çıkıp yolda yürümeye başladım.
Sonunda varmıştım. Son iki gündür hep bu parka geliyordum. Çardaklı masalı bankları olan deniz kıyısında bir parktı burası. Ama burayı sevmemin sebebi bu değil elbet. Geldiğim ilçede ki parklara çok benziyor burası. Bana nereden geldiğimi hatırlatıyor.
Banklardan birine oturup elerimi masanın üzerine koydum. Kafamı hafif sağa çevirip denizi izlemeye başladım. Aklımda milyonlarca soru vardı.
Demir nerede?
Selin ile Hakan neden yok?
Demir gelince ne olacak?
Bundan sonra ne olacak? Ve binlercesi. Sanırım en çokta bundan sonara ne olacak kurcalıyordu kafamı.Nasıl dayanacağım ben bundan sonra?
"Bakın burada işte."
"Kıza çok yüklenmeyin."
"Hak etmese yüklenmem." duyduğum bu sesler kesinlikle Meylin ve Alpay'a aitti. Kafamı onlara döndürmeden onlar gelip masanın etrafında ki banklara oturmuşlardı. Elif ve Neşe sağımda ki banka , Yaren Hanım ve kardeşi Sema solumda ki banka , Meylin ile Zehra karşıma , Alpay ise yanıma oturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
➰ Ama Biz Üveyiz ➰
RandomAsi soluk tenine , buzlarla çevrili kalbine inat bir güneş ; Demir sıcak tenine , kaynayan kalbine inat bir kar tanesi istedi. Bir küçük kar tenisi koskoca güneşe aşık olabilir mi? Bir insan üvey kardeşini sevebilir mi? Eriyeceğini bile bile Demir...