Çıkmazın Dönemeci

293 14 10
                                    

"O, nefes aldığı sürece hisseder."

Camın gerisindeki düşünceli Ege'nin görüntüsü aklıma düşerken içimdeki her bir duygu kalkmış, bana bağırıyordu.

Kaybettin.
Kaybettin.
Kaybettin.

Kelimelerin üste üste birikmesi değildi canımı yakan. İçimde giderek yükselen seslerin gürültüsü de değildi. Bana ağırlık yapan kelimelerin anlamlarıydı. Benim canımı acıtan onların bende uyandırdıklarıydı.

"Hiçliğin öteki ucundayım, Ataman. Ruhum, bütün gerçekliğin ötesinde."

Hiçliğe bandırılmış ruhum vardı.
Bundan payını almış duygular vardı. Ölçüsüz hisler ruhuma kök salarken pişmanlıklar pişiyordu tatsız duygularla. Her birinin kokusu salınırken bedenime, nefret zihnime karışıyordu.

"Bana, tekrar kardeşimi göster."

Göster ki giden acılar olsun. Göster ki her gün infaz olan bu beden rahat uyusun.

"İnci." Demir'in sözleri kulağıma ulaşıyor ama anlam bulamıyordu.

"İyi misin? Oturalım istersen?" Bakışlarıyla iyi olup olmadığımı ölçmek ister gibi eğilmişti.

"İyiyim. Tansiyonum." Ellerimle saçlarımı geriye iterken dudaklarımı ıslattım.

"Tansiyonum düştü biraz."

"Ege denilen o herif yüzünden mi?"

"Hayır, canım." Bize doğru gelen güleç yüzlü hemşire daha fazla konuşmama fırsat vermemişti.

"İki yüz on iki odada kalan bayan sizin yakınınız mı?" Demir tamamen ona dönerken kadın hiç etkilenmeyerek konuşmasına devam etti.

"O bayan kendisine geldi. Ziyaret edebilirsiniz. Ama lütfen hastayı yormayalım. Doktor Bey onun sağlığı için yorulmaması gerektiğini söyledi. Yani talimat kesin yerden." Her konuşmasında dudak kıvrımları yukarı kalkan bu hemşireye,
Demir ve ben koşar adım odaya doğru giderken bize verdiği haber için minnettar olduğumu belirtmek istedim.

"Teşekkür ederiz." Gülümsemeye çalışırken az daha açılan kapıya çarpacaktım. Demir kapıyı o kadar hızlı açmıştı ki kapı tekrar kapanır vaziyete gelmişti.

"Aleyna." Sırıtışım yüzümde genişlerken kapının orada, öylece durmuştum. Ona çok nadir Aleyna derdim. Yani tam olarak böyle durumlardayken.

"Kapıyı kapatacak mısın İnci?" Sesi kısıktı ama konuşuyordu işte. İyi olduğunu gösterme isteğine ben de gülümsemeyerek karşılık verdim.

"Pekala." Gülümseyerek yanına ulaştığım zaman yatağın kenarına iliştim. Bana gülümseyerek bakan halini görünce gözlerim dolmuştu. Niye gözlerim dolmuştu ki? Mutluluktan mıydı bunlar? Yoksa, kaybetmemeyi düşündürüp giderek bunun aksini kanıtlayan adama için miydi?

"Tamam. Ben iyiyim, bakın. Hatta ana dilimi konuşabilecek kadar iyi hissediyorum." Gülümsemek için kendimi kasarken dolmuş olan gözlerim, iki yandan sıkılmış bezelye tanesinin suyunu çıkarması gibi tanelerini ellerime akıttı.

"Ben hayattayım. Tamam, zaten duygusal olmayı beceremiyorsun. Çirkin oluyorsun." Gözlerimden akan yaşı durduramayacağımı biliyordum. Aynı, kardeşime artık ulaşamayacağımı bildiğim gibi.

"İnci." Dedi anlamaya başlamış bir ses tonuyla.
"Sen bu yüzden ağlamıyorsun." Cümleleri uzatarak ifade etmesi ve mimiklerinden çıkardığım anlamlar, bunun artık geri çevrilemeyecek bir cevap olduğunu kanıtlıyordu. Kafamı sallarken dudağımı ısırıyordum. Belki bu sayede, acı dolu düşünceleri de engelleyebilirdim.

Çığlığın EcesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin