İnsanlara düşüncelerimizi söylediğimiz zaman, onları ne kadar ilgilendirdiklerine veya olayların bizi ne kadar etkilediklerine göre ifadeleri değişirdi. Samimiyet ve çıkar üzerine kuruluydu aslında mimikler. Şuan ise Aylena'nın korkuya bulanmış mimikleri belirsizliğin ifadesiydi.
"Ne diyorsun sen?"
"Kardeşim için bunu yapmak zorundayım." Ne anlatmak istediğimi anlamış gibi gözüküyordu. Hatta bulunduğumuz durumu o kadar iyi kavramıştı ki yüzüne dokunsam korkuyu hissedebilirdim.
"Başka seçeneğim yok."
"Seçenekler her zaman vardır, alternatifler.. Cevaplar." Söyleyeceği cümle her şeyi çözebilirmiş gibi umutla baktı. "Cevaplar her zaman vardır."
"Seçenek mi?" Dedim zoraki gülmeyle. "Her gün kabus ile uyanmak ne demek biliyor musun? Lanet olası koca şehirde gördüğün her insanı ona benzetip peşinden koşmak.. Bunlar ne demek biliyor musun Aylena? Peki yatarken kalkarken pişmanlığı da yanında taşımak ne demek biliyor musun?"
Sesimin kısılması bağırmamın sonucu değildi. Cümleler ağırlaşmıştı.
"Ben onu bıraktım Aylena. Ben onu yalnızlığa hapsettim. Ve ona ulaşabileceğim tek bir seçeneği bile göz ardı edemem. Çünkü tutanabileceğim tek şey bu."Hak veriyordu ama diretiyordu. İstiyordu ama korkuyordu.
"O adam Ataman Holdingler'in sahibi. Ya fark ederse? Sonuçlarını düşünmüyor musun? Bu bizim sonumuz olur."
"O zaman fark ettirmemek için elimizden geleni yapacağız." Kabul etmek istemediği her halinden belli oluyordu. Ama seçeneğimiz seçeneksizlikti. Ve çoktan kabul görünmüştü.
"Peki ama çok dikkatli olacağız." Bu cümleden sonra sadece ona sarılmak istedim. Kollarımı ona dolarken vücudunun ne kadar soğuk olduğunu fark ettim.
"Aylena. Korkuyorum." Şuan ki durum bu kadar açıktı işte. Fazla söze gerek yoktu.
"Korkma. Kardeşini bulacağız. Peki ben şimdi ne yapabilirim onu söyle?"
"Hedefi vurmam için birkaç saatim var. Attığım ok ya geri dönüp beni zehirleyecek ya da beni hedefe bir adım daha yaklaştıracak." Durumun gerçekliği ürkütücü olsa da denemek zorundaydık. Çaresizdik.
"Bizi şalterlerin olduğu odaya kilitlemelisin. Yoksa o adam ile başka hiçbir yerde karşılaşamam. Etkilemek için yalnızca birkaç saate ihtiyacım var."" Şalterin bulunduğu bir oda olmaz ki."
"Aşağıda. En kaltta. Resim sergisinden dolayı böyle bir şey yapmışlar. Öyle konuşuyorlardı yani. Her neyse kilidi bul ve kapıyı üzerimize kilitle."
"Ben onu nasıl bulabilirim?"
"Bilmiyorum. Bul bir şekilde. Sen o anahtarları bulana kadar ben onu oyalarım. Ama hızlı ol lütfen."
"Tamam, git haydi. Şans seninle olsun. İhtiyacın olabilir."
Hızlı adımlarla ilerlerken bir ismin ne kadar etkili olduğunu fark ettim. Bunu resmen idrak etmiştim. Ege Ataman olmasaydı, holding sahibi olmasaydı ve her şeyin ötesinde bu kadar çevreye sahip olmasaydı şuan bu işe girişmek şöyle dursun belki de adamın yanından bile geçmezdim. Para her kapıyı açar mıydı bilmiyorum ama şuan, onun çevresinin olması benim açımdan birçok konuyu aralıyordu. Benim varlığım ise onun kilidi olmalıydı. Kapıyı açmasını sağlayacak kilit. Kapı demişken.. Aylena bulmuş muydu acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çığlığın Ecesi
General FictionEge'nin derinliğinden dolayı İnci'ye ulaşılamadı. Çünkü.,. Suskunluğa erişmiş kelimelerin nefesi, burada değil. Uçup gitmiş, soluk bir şeyler, kalmış geriye.