"Resim sergisine gidiyoruz değil mi?" Bu cevap almak için sorulan bir soru değildi. Emin olunmak için yöneltilen bir soruydu. Gözlerimi odakladığım yerden çekip Aylena'nın suratına baktım. Endişeli gözler ile beni inceliyordu. Bu genelde karşılaştığım bir durumdu. Ben bile bazen aynaya baktığımda karşılaştığım sadece bu ifadeydi. Belki de yansımam kendisinden korkmuştu. Kim bilir?
Resim sergisi.
Bu kelimeyle kurabileceğim cümleler ne Van Gogh'un hayal gücündeki sarısı kadar renkli ne de Salvador Dali'nin resimleri kadar karmaşık olabilirdi. Bu kelimeler ile ancak kanın yoğun kıvam bulup simsiyah ettiği cümleler kurulabilirdi.
"Bunun.. Zor olduğunu biliyorum." Kelimeleri özenle seçtiğini anlayabiliyordum. Seçtiği kelimelerdeki anlamın uçucu olmasına dikkat ediyordu. Ağzından dökülen her bir cümlenin tablomu bulandırmasından korkuyordu. İz bırakmasından ürküyordu.
"Bildiğini biliyorum." Hayatımızın kesişmesiyle birçok şey paylaşmıştık. Birçok olayıma tanık olduktan sonra benim için endişelenmesine kızamazdım. Buna hakkım yoktu.
"Peki o zaman." Elimi dostça sıkıp odadan dışarı çıktı. Gözlerim tekrar daldığı noktaya kayarken başını kapıdan uzatarak dikkatimi dağıttı. Bıkkın bir şekilde nefesimi dışarı verdim ve ellerimi havaya kaldırdım.
"Pekala pekala. Dikkatimi tek bir noktaya vererek anıların beni vurmasına izin vermeyeceğim. Çünkü her zamanki gibi güçlü olmalıyız. Ayakta kalmalıyız." Dudaklarımı büzüldü.
"Kedilere süt vermeliyiz. Ve tabiki de Jack Sparrow dergilerini takip etmeliyiz"Suratındaki şaşkın ifadeye bakıp güldüm. Ve havada duran ellerimi indirip masada ritim tutmaya başladım.
"Sadece Demir'in benimle konuşmak istediği şeyler olduğunu bu yüzden onunla beraber resim sergisine geçeceğimizi söylecektim. Ve evet, tek bir nokta yok."
"Peki. Gidip öğren bakalım seninle konuşmak istediği şeyi. Ben de bir saate çıkarım zaten."
"Tamamdır canım orada buluşuruz." Gülümsedi.
"Jack Sparrow konusuna gelince de tabiki takibi bırakmıyoruz.""Şu kapıdaki Demir mi?"
"Ha?!" Birden olduğu yerde dönüp arkasını taradı. Rus göçmeni olduğu için çıkardığı ses boğuktu ve bu onu sevimli yapmıştı. 6 senedir Türkiye'de yaşıyordu ama bazı konularda Rus olduğunu hala gösteriyordu. Şuan gözlerini kısıp bana bakarken de sempatikti ve bu benim tebessüm etmemi sağlamıştı.
"Eğer acelem olmasaydı sana neler yapabileceğimi biliyorsun değil mi? Acele etmem gerekmese.." Kolundaki saate bakıp tedirgin bir şekilde bana döndü.
"Sende acele etmelisin İnci. Yoksa geç kalacağız"
Evden çıkmadan önceye aynaya bakma gereksinimi hissettim. Diğer günlerin aksine yansımam gözüme güzel gelmişti. Esmer olduğum halde siyah bana yakışıyordu. Saçlarım da hoştu. Gülümsedim. Her şey yeterince uygun gözüküyordu. Ben? Ben de uygundum. Uygun olmalıydım. Annesini anmaya giden her insan derbeder olmak zorunda değildi. Annesini kaybeden ilk ben olmadığıma göre de buna katlanabilirdim öyle değil mi? Böyle düşünmeye çalışarak kendimi motive ediyor; Aynı zamanda, çoktan ulaştığım caddede taksi bekleme sıkıcılığından kurtuluyordum. Buna fazla yoğunlaşmış olmalıyım ki yanıma yaklaşan taksiyi göremedim. Takside yerimi aldıktan sonra gideceğim adresi söyledim ve etrafı incelemeye başladım. İstanbul gerçekten kalabalık bir şehirdi. Yolda yürüyen insanlara baktığım zaman bunun doğruluğuna bir kere daha inanıyordum. Etrafı incelerken gözlerim bir bedenin üzerinde sabitlendi. Emin olmak için cama daha fazla yaklaştım ve yandan gördügüm yüzün zihnimde anlam kazanmasıyla arabadan inip koşmaya başladım.
Yaptığım, yorulmuş zamanın arkasından koşmaktı. Kırılmışlıkları birleştirip yaşam oluşturmayı istemekti. Hızlanan nefesimle göğsüm inip kalkıyor, odaklandığım nokta iyice netleşiyordu. Yanına vardığım zaman bunun gerçek olmasını dileyerek ellerim kollarını tuttu.
Karşılaştığım yüz zihnime oturamamış, aradığım gerçeklik uçup yerini hayale bırakırken büyüklüğün yarattığı his kafama baskı yapmıştı. Elimde kalan tek gerçek ise aslında bu anın gerçek olmasını isterken bile hayale tutunduğum fikriydi. Yüzümde gezinen şaşkın bakışlar açıklama yapmam gerektigini hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çığlığın Ecesi
General FictionEge'nin derinliğinden dolayı İnci'ye ulaşılamadı. Çünkü.,. Suskunluğa erişmiş kelimelerin nefesi, burada değil. Uçup gitmiş, soluk bir şeyler, kalmış geriye.