Kitaba ve karakterlere çok bağlandığı için hikayeyi bitirmeye kıyamamak 🤝 Ben
***
Emir'den"Kerem kalk siktir git artık evimden yeter ya." diye bağırıp halının üstünde yuvarlanarak kanepeye ulaştım. Sırtüstü bir şekilde yerde, kanepenin hemen önünde yatarken oturmam için ne kadar yukarıda kaldığını düşünüp ofladım. Üşenip olduğum yerde yatmaya devam ettim.
"Evim mi? Alınırım. Evimiz, güzel kardeşim, evimiz." dedi. "Burası bizim aşk yuvamız birtanem. Neden öyle diyorsun?"
Elimdeki oyun kolunu kafasına atmak için kaldırmışken vazgeçip geri indirdim. Onun o kalın kafasından daha değerliydi benim yavrum.
Kollarımı açıp tavanı izlemeye başlamışken karnımda hissettiğim ağırlıkla beraber Kerem konuştu. "Hadi aslanım, sana yol göründü."
Arabasının anahtarı olduğunu görünce üşengeçliğim biraz olsun azalmıştı. Benim evimi, Kerem'in de arabasını ortak kullanmamızı bazen cidden seviyordum.
Oturur pozisyona gelip yumruğumu geçirmek istediğim suratına boş boş baktım. "Neyli istiyorsun?"
Kaybettiğim için Kerem'e pasta almaya gitmek zorundaydım. Ne zaman iddiaya girerek oynasak inatla benim en kötü olduğum oyunu açıyordu.
Oyun konsoluyla uğraşıp kendisine tek kişilik yeni bir oyun başlatırken "Çilekli. Anısı var." dedi.
"Biliyoruz biz o anıyı. Ezgi'yi tavlayayım derken kardeşini zehirlemiştin." dedim gülerek. "Valla Güneş haklı. Öyle tavlayamazsın, babasını falan öldür."
"Saldım ben onu ya. Vazgeçtim zaten."
Bir şey söylemeyip ayaklandım ve girişteki dolaptan ceketimi aldım.
"Benim sevdiğim yerden alacaksın." diye bağırdı içerden.
"Neresi?" diye sorduğumda tarif etmeye başladı. O adresi söylerken navigasyondan mekanı bulup yol tarifini açtım.
"İyi hadi, çıktım ben."
Yaklaşık on beş dakika sonra navigasyonda pastanenin sokağına girdiğimi görünce yavaşladım ve etrafa bakındım. Bakışlarım tekrar telefonu bulduğunda pastaneye gelmiş görünüyordum. Sonunda arabayı yol kenarına park edip telefonu kapattım. Navigasyon işe yaramayacaktı artık.
Kaldırımda biraz yürüdükten sonra yolun karşısında Kerem'in söylediği pastanenin tabelasını gördüm. Dükkan da ara sokakta bir yerde olmalıydı.
Arabayı kitleyip kitlemediğimi kontrol etmek amacıyla arkaya dönüp anahtarı uzatarak kitlediğime tekrar emin oldum. Tam önüme dönerken Begüm'ün bir binadan çıktığını gördüm. Bir an algılayamayıp kaldırımdan inecekken duraksadım.
Begüm müydü o?
Bir adım geri gidip gözlerimi kısarak baktım. Oydu gerçekten. Telefonunu çıkarıp kulağına götürdü. Yüzüne bakmak istesem de başını yere eğdiği için göremiyordum.
Zaten neden görecektim ki? Bana neydi? Bir iki gün konuştuk diye arkadaş olduğumuzu sanıyordum. Yine boş yapmaya başlamıştım.
Karşıya geçip pastaneye yürüdüm. Sadece tabelanın olduğu boş bir dükkanla karşılaşınca yan taraftaki esnafla konuşup başka bir adrese taşındıklarını öğrendim. Adam, yeni şubenin yerini bilmediğini söyleyince derin bir nefesle sabır dileyip Kerem'i aradım.
"Lan piç, her hafta pastaneye gitmiyor musun sen? Başka bir şube açmışlar. Niye söylemiyorsun?"
Ara sokaktan çıkıp karşıya geçmek için yolun kenarında trafiğin geçmesini beklerken gözüm Begüm'e takıldı. Hala orada dikiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tüylü Şeftali
Ficção Adolescente•••• "Her şeyi öğrendim. Belli ki eski sevgiliden daha fazlası. Hala onu mu seviyorsun?" "Bora yapma..." dedim yalvarır gibi bir sesle. "Öyle, değil mi?.." Elimin altındaki elini çekti hemen. Boşluğa düşmüş gibi, elime bakakaldım. "Ben neyim peki...