Şimdiden yb yorumlarınız için teşekkürler, hiç gerek yok, sizi seviyorum.
***"Taksi geldi." dedi Kerem.
Sesiyle kendime geldim ve bakışlarımı telefonun boş ekranından çektim. Konuşma bittiğinden beri gözüm bir noktaya dalmıştı ve beynim kendince olasılıklar üretiyordu.
Kerem'in kolunun altından çıkıp taksinin kapısına elimi uzattığımda o, benden önce davranıp kapıyı açtı ve binmem için elini sırtıma koydu.
Binip kapımı kapattığımda o da diğer taraftan gelip yanımda yerini almıştı.
"Ker-"
"Ben varken tek başına gitmeyeceksin herhalde?" diyerek sözümü kesti.
Aslında yanımda olması daha iyi olurdu. Gözlerimi yumarak onaylayıp telefonda konumu açtım ve şoföre verdim.
Taksi anayola çıktığında ve biraz yol katettiğimizde meraklı bakışlar bana döndü.
"Ne oluyor anlatmayacak mısın?" dedi.
Omuz silktim. "Ben de bilmiyorum. Sadece, sesi kötü çıkıyordu ve yanına gelmemi istedi." dedim.
Dudaklarını büzüp geçtiğimiz yollara baktı. "Nereye gittiğimizi de anlamadım ki."
Taksi şoförü beş, on dakikalık bir mesafemiz olduğunu söyleyince telefonumu çıkardım ve Kerem'in şarjı bittiğinde benden oynamak istediği için yüklediği oyunu açtım. "Gel bir el atalım." dediğimde o da telefonunu çıkardı.
"Kaybeden Ezgi'yi bana ayarlar."
Oyunu şu hayatta sadece üç kere oynamam dışında bir sorun yoktu tabii.
Geçen birkaç dakikanın ardından dördüncü eli bitirdiğimizde benden 3-1 öndeydi. Sinirlenip telefonu cebime attım. O da benimle dalga geçercesine konuşmaya başladı.
"Araba daha fazla çıkmaz gençler. Sizi burada indirmek zorundayım."
Şoförün konuşmasıyla somurttuğum suratımı Kerem'den çekip dışarıya baktım. Hiç de tanıdık bir yer değildi. Üstelik etrafta da ne kafe vardı ne bir mekan. Nereye gelmiştik?
Kerem çantasından bir miktar para çıkarıp uzattığında ben de cebimdeki parayı aynı anda taksiciye uzattım. Ellerimize bakıp biraz benden biraz ondan aldı ve kavga etmen guzum gülüşüyle önüne döndü.
Teşekkür edip arabadan inerken Kerem'in para çıkarttığım için söylenmelerini dinledim.
Hafif yokuş yukarı olan yola bakıp taksinin geri geri gidişini izledik ve yürümeye başladık. Etrafta koşu yolları ve sönmüş mangallar olduğunu gördüğümde o kadar da ıssız bir yere gelmediğimizi anlamıştım.
"Mangal yellemeye mi çağırdı bu çocuk beni, anlamadım ki?" diye mırıldandım.
Etrafa bakınarak yolun biraz daha yukarısına yürüdüğümüzde Kerem kolumu dürttü ve çenesiyle sol tarafını gösterdi. İnsanların şehri bu tepeden görmeleri için, seyir alanı gibi küçük, beton bir zemin duruyordu yanımızda. Birkaç adım attıktan ve çam ağaçlarının görüşümden çıkmasından sonra Bora'yı gördüm. Bize arkası dönük bir şekilde duruyordu.
"Sanırım birazdan romantik anınızın içine eden şerefsiz kişilik olacağım." diyip güldü Kerem.
Daha fazla oyalanmayıp hızlandım ve sola dönüp taş zeminde adımladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tüylü Şeftali
Ficção Adolescente•••• "Her şeyi öğrendim. Belli ki eski sevgiliden daha fazlası. Hala onu mu seviyorsun?" "Bora yapma..." dedim yalvarır gibi bir sesle. "Öyle, değil mi?.." Elimin altındaki elini çekti hemen. Boşluğa düşmüş gibi, elime bakakaldım. "Ben neyim peki...