46|Kardeş

449 50 17
                                    

Nabersiniz hayalet okuyucularım ve diğerleri?

Eski bölümleri düzenlersem Wattpad dünyasına bir iyilik yapmış olacağım.
***

"Önüne dön." dedim dudaklarımı oynatarak. Bu şapşal biraz daha bana bakıp sırıtırsa yoldan çıkacaktık. Gerçi biz çoktan yoldan çıkmıştık ama benim şu an demek istediğim kaza yapmamamızdı.

Ali çok uykusuz olduğunu söyleyip uyumak için arka koltuğa geçtiğinde İdil de onunla birlikte arkaya geçip annesiyle telefonda konuşmaya başlamıştı. Arabayı sürme görevini de Bora üstlenmişti ve doğal olarak ben de ön koltuğa yerleşmiştim.

"Evet anne, bugün gidip karar vereceğiz." dedi İdil telefonun ucundaki annesine.

Nişan yarındı, bu yüzden bugünümüz dinlenmek yerine hazırlıkları bitirmekle geçecekti. Yani İdil böyle olacağını söylüyordu, eğer annesi onunla gelmezse gideceği her yere beni sürükleyecekti.

"Siz neredesiniz? Biz bir yarım saat mola vermiştik, geriden geliyoruz."

Üç dört saatlik yolumuz kalmıştı. Ama verdiğimiz mola yüzünden diğer herkes bizden önce orada olmuş olacaktı. İdil konuşmasını bitirdi ve telefonu kapatıp kucağına bıraktı.

"Güneş, elbisen pembe değil mi?"

"Hayır?" dedim gözlerimi tam anlamıyla belerterek. "Tabii ki değil. Nerden çıktı bu?"

"Ne? Pembe olması gerekiyordu Güneş tüm arkadaşlarım pembe giyecek. Sen benim nedimemsin, senin de aynı olman gerek."

"Saçmalıyorsun şu an. Pembe ne ya? Hepimizi pamuk şeker satıcısı gibi dolaştıracak mısın etrafta?"

"Uyumlu olman gerekiyor. Tüm dekorasyonu ona göre ayarladım ben."

"Gerizekalısın sen. Harikalar Diyarı'na mı çevirdin mekanı ya sen dayımı onca pembeliğin içinde otururken düşünebiliyor musun?"

"O kadar da değil, abartma. Ayrıca ne yani sırf babamlar yüzünden simsiyah mı yapsaydım her yeri?"

"Keşke."

"İyi, senin nişanında sen öyle yaparsın. Ben de fosforlu pembe(!) giyerim."

"Evlenmeyeceğim ben, git nerde giyersen giy." dedim. "Ali'yi de pembe pantere çevirmemişsindir umarım. Yazık, zorla yanında tutuyorsan bu kadar belli etme."

Arkadan uzanıp kafama vurdu. "Sevgilime laf etme."

Kemerimin izin verdiği kadar arkaya uzanıp elimi rastgele savurdum. "Seni döverim."

"Ablanım ben senin." diyerek saçımı çekti. Ah, bu senaryoyu çok iyi biliyordum. Küçüklüğümüzden beri düzenli olarak kavga etmesek olmazdı.

"O yüzden mi hep dayak yiyorsun?"

"Yarın elbisen pembe olmazsa o zaman görürsün kim dayak yiyor."

"Asla giymem İdil. Sen ve arkadaşların modaya yön vermeye devam edebilirsiniz."

"Kezban."

Kemerimi çözüp dizlerimi koltuğa koyarak arkamı döndüm ve İdil'le birbirimize saldırmaya başladık.

"Kızlar! Kızlar!" Bora bir eliyle direksiyonu tutarken diğer elini karnıma koymuş, beni öne çekmeye çalışıyordu.

Tüylü Şeftali Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin