Yuvarlanıp gidiyoruz işte, kitap ve ben.
***"Kısacası havalar soğumadan bu işi halletmek lazım Güneş. Neler yapabileceğimizle ilgili bir liste çıkar. Sonra üstünden geçeriz. Aman diyim, beni yorma. Boşuna okul başkanı değilsin!"
Müdürümüz Fikri Hoca karşımda gözlerini ovuşturarak söylenirken müdür yardımcısı Helin Hoca topuklularını yere sürte sürte sinirleniyordu.
Müdür, onu hiç sevmemesi dolayısıyla işleri bana veriyordu. Kız Helo sen de Allah'tan belanı mı istiyorsun? Al maaşını, otur klimalı odanda. Tüm pislikler bende zaten.
"Milli eğitime gidecek, okula ceza verilecek olaylar istemiyorum. Tatlı tatlı yapalım şu vestifal mi neyin işte!"
Yok vestiyer o.
"Tamam müdürüm. Tatlı tatlı vestiy- Aman... Festival organize edilecek." dedim. "Peki dışardan katılım?"
"Yalnızca öğrenci yakını alınabilir. Yoldan geçene bilet vermeyin."
Kravatını son kez düzeltip cevap vermemi beklemeden okuldan ayrıldı müdür beyciğim. Topuklu Helin de peşinden gitti.
Omuzuma atılan elle hafif sola çevirdim kafamı. "Bizim Kel Fikvi'nin hatunu evi terk etmiş." dedi Murat.
Alt sınıftan bir çocuk r'leri söyleyemediği için müdüre Fikvi demişti bir keresinde. O günden beri herkes Fikvi diyordu.
"Ondan böyle ayyaş gibi bu." diyerek Kerem de sağ omzuma kolunu attı.
"Mesele neymiş başkan?" diyerek karşımıza geçti Ezgi de. Tabii o gelince Kerem hemen boştaki eliyle saçlarını düzeltti.
"Çocuklar olay çıkartmış. Geçen sene bahar şenliği falan yapılmadı ya, kış gelmeden festival gibi bir şeyler yapılacak. Daha küçük ama."
"Ya bırak küçük falan. Ne küçüğü? Var ya of... Murat abiniz sizi coşturacak. Partinin kralını yapacağız." dedi Murat.
"Var ya efsane fiki-"
"Saçmalama Murat! Biliyoruz senin coşmalı partilerini." Ezgi bunu diyerek göz devirince Kerem'in lafı da yarıda kesilmiş oldu.
Kerem de yüz ifadesini değiştirip benim arkamdan Murat'ın kafasına bir tane vurdu. "Ne boş adamsın lan."
Hanımcı bu çocuk.
Omuzlarımı geriye atıp bu iki salağın kollarını düşürdüm. "Ezgi, Bora'yı gördün mü?"
"Görmedim." dedi. "Sahi, 2 gündür koridorda Arda'yla falan da görünmüyor."
Derin bir nefes alıp hızlı bir şekilde verdim.
"Aha yine burnundan soluyor benim boğa." dedi Kerem. "Gel kanka, bulacağız o maviş kurdu."
Onu hiç takmadan arkamı dönüp merdivenleri çıktım. Onunla konuşmadan olmuyordu. Gözlerime bile bakmıyor, ben yokmuşum gibi davranıyordu. Kısacası sıçmış bir vaziyetteydim.
Bizim kata gelince koridorda göz gezdirdim. Yoktu. Sınıfa girdim. Arda sırasında oturuyordu ama o burada da yoktu.
"Arda." Kafasını kaldırıp baktı. "Bora nerde?"
"İlgilendirir mi?" dedi soğukça.
Kaşlarımı çattım ve göz devirdim. "O ne demek? Arda n'oluyor? Söyler misin, nerde? Neden kaçıyor?"
Sırf onu dinlemeden okuldan çıktığım için beni yok sayıyor olamazdı. Sevgilisini? Yani, pek sevgili gibi olamadık ama...
"Spor salonunda." dedi pes ederek. "Gerisine karışmıyorum. Aranızda halledin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tüylü Şeftali
Fiksi Remaja•••• "Her şeyi öğrendim. Belli ki eski sevgiliden daha fazlası. Hala onu mu seviyorsun?" "Bora yapma..." dedim yalvarır gibi bir sesle. "Öyle, değil mi?.." Elimin altındaki elini çekti hemen. Boşluğa düşmüş gibi, elime bakakaldım. "Ben neyim peki...