31.Bölüm : 'Dipsiz bir kuyunun içinde...'

2.8K 174 883
                                    

Herkes gidiyordu bazen geçikerek bazen erken giderek.Kimseye kalmıyordu dünya gerek kundakta gerek yaşlılıkta.Ardında koca bir vah kalıyordu kimisi için,kimisi için dua...Ömür tüketilmeye gelinmiş beden can teslim etmeye.Muzdarip bir görüntü serilmiş gidip de dönülemeyen yere.Örtülmüş başlar siyaha bürüne bürüne...Yolculuk ise ruhların şehrine.

...

Sisli bir mesken görünümünde olan Karan hiçbir şeyi belli etmezken mimiklerine dahi nefreti yerleştirip önünde oğlunun hasretinden yanan anayı daha da çileden çıkaracak cümleler sarf etmişti demin.Mezar dedikçe sahiden bir babanın evladı tarafından öldürüldüğünü her bir zihin tasvirlerken hayalinde bu durumun tezatlığını belli edecek şekilde elindeki telefonu sıkıyordu.

Yere atılan bastonunu dahi almaya çalışmayan yaşlı kadının çukurları dolmuş taşlaşmış yüreğine ilk kez bir şey ağır gelmişti.Her an silahlar çekilecek de bu gergin ortamı kan kokusu götürecek diye korku içinde Karan'ın devam edişini ağabeyimin kolları arasında dinledim.Behram abim olanlara yabancı kalırken Karan'dan gözlerini ayırmadan öylece bu yaptığını anlamaya girişmişti.

"Ne demektir bu?Neyin yanında?..Nerede?"

"Bir dakika."diyerek elindeki telefona yoğunlaştı.

Berzê Hanım torununa şaşkın şaşkın bakarken elindeki telefondan gözlerini ayırmadan ağzının içinde mırıldandıyordu.Konak ahalisi Karan'ın telefona gömülmesini anlamazken gözlerim her birini taradığında içlerinden biri sürekli konak kapısına bakıp da âdeta birinin gelmesini beklercesine sabırsızlanırken Aram Ağanın bu tutumuna kaşlarımı çatmış yavaşça omuzumun üzerinden kapıya baktığımda kimsenin olmayışıyla daha neyin olabileceğini kestiremedim.

"Hah,bak burada!..Yanına getirdim oğlunu.Ben insaflı adamım yade.Zamanında sen hiç getirmezdin beni ama bak ben çok düşündüm sizi de oğlunu kanlı canlı videoya çekip getirdim."

Bunu der demez elindeki telefonu bizden yana çevirip Mirhan Ağanın acı dolu inleyişlerini,çığlıklarını tüm konağa yayarken kulak tırmalayan bu bağırışlarla yüzümü buruşturup işkenceye verdiği adamın etinden çıkan diğer seslerle midem bulanıyor ve bunları kaldıramayarak başımı abimin omuzuna bastırıyordum.

Dehşete düşen Berzê Hanımın sol elinde bir titreklik başlamış, sağ eli dudaklarını bulup ağzıyla beraber çehresini de kaplamıştı.Diğer tüm kadınlarda aynı ifade,benim ağabeyimde hayrete düşerek videoyu şok içinde izleyiş havası vardı.Videonun sonuna kadar kimse tek kelam edip de ağzını açmadı.

Bir tek Mirhan Ağanın yalvarış içinde ölüm dileyişleri oluyor veyahutta yardım çığlıkları.Kırbaça vurulan bedeni ya da fareler tarafından kemirilen eti mi desem bilemesem de o görüntüler de ki azap bile Karan'ın içinin soğumasına vesile olmamış gibiydi yoksa gözlerindeki yeşiller kızıl çembere bürünmezdi.

Zozan Hanımdan yana çevirdiğimde başımı bu işkencelere alışık gibi dimdik duruyor, acısını bilir gibi yüzünü kasmadan Berzê Hanımı nefretle süzüyordu.Berzê Hanım herkese tezat büyük oranda oğluna içi yanarken hâlâ idrağın geç varılmasıyla boş boş torununa bakıyordu.Belli ki Karan'dan böyle bir şey beklememekle beraber bu kadar berbat bir hale getireceğini de ön görememişti.

"Mir...Mirhan.Kurêmin(oğlum).Ew...Ew çiye?(bu ne?)Ka(hani) Mirhan?Bu.Buradaki değildir.Baban değildir,değil?Karan!..Ah Karan ciğerime dermansız yangın düşürdün!..Ka were(gel).Were.Mirhan.Mirhan'ı getir bana.O değildir ağlayan,inleyen de bana!.."diyerek torunu üzerine yığılıp ağıt yakarken oğluna ne diyeceğini bilmez bir haldeydi.

Mirhan Ağanın sızlayışları annesinin yüreğine ok misali batarken sahiden Karan'ın yaptığı Berzê Hanıma evlat açısını tattırmıştı.Zozan Hanımın durumuna ortak oluşu, Karan'a gözyaşı döküp yalvararak Mirhan derken bu olaya tanık olan herkes şaşkındı.Zalimliğine hep şahit olduğumuz kadının bugün ağlayışlarını gördük.Evlat her şeyi yaptırırdı insana bunun da kanıtı gibi Berzê Hanımın çaresizliği hareketlerine yansıdı.

GÜL İLE BÜLBÜL |Bir Doğu Masalı| -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin