9.Bölüm : 'O sona çoktan yaklaştım.'

4.3K 202 443
                                    

Boşa kürekler çekilmiş,kollar yorulmuştu.Yürekte gonca gül gibi açan yangınları saymaktan  benlik vazgeçmişti.İnsan kurtuluşu bu kadar uzağında görüyorsa çevresini kızıl çembere atmasına gerek yoktu.Her gönül kızıllaşmış,her uzuv bir meşela taşımıştı harabe bitkin bedene...Ben yok oluyordum bende.Herkes susuyordu sergüzeştliğime.Ah bu acı ne de fena...Ne fena...

...

Bir saatli bomba gibi duruyordu adeta.Yüzünde geldiğinden beri düşmeyen memnun bir sırıtış,emin atılan adımlar ve titreyerek değilde azimli duruşu karşısında ona karşı kazandığım birkaç saat içindeki metanet ve cesaret kavramını yitirmiştim.Bi de Rengin'in abim hakkında dedikleri karşısında iyice ikilemde kalmıştım.Ben nereye kime kaçıyordum kurtuluş olarak başımda gaddarlığın en üst sınıfında bulunan bu kadından kaçarak?

Beni işte darmadağan eden bu kadındaydı ecel.Öyle bir göstermişti ki hayatmın nasıl ellerimden alındığını öyle istemsiz bir baş sallamakla yetinip,kendimi yediğim dayak da görüp eriyordum.Korkuyordum açıkçası,bugüne kadar yalnızlığın dövmesiyle büyümüştüm fakat fiilen gerçekleşmiş bu dövme eylemini ister istemez yediremiyor,unutmam şöyle dursun ansızın o kahkahaları tekrar tekrar işitiyordum.Aklımın içini işgal etmiş mahluklarla beraber hemde...

Kızarmış gözlerimizi toparladıktan sonra biz iki kız avluya çıkmış,sofraya geçen ahaliye göz gezdirmiştik.Baş köşeye geçip kurulmuş Berze Hanıma dayadım öfkeden kırım kırım kırılan kara harelerimi.Az Başını kaldırsa göz göze geleceğiz ve ben bendeki bu az da olsa baş kaldırma hevesiyle inatla gözlerine bakacaktım fakat bunu yapmamdaki tek amaç beni ayaklarına kapatıp özür diletmeyi düşünen bu kadına olan küçümserliğim değil de serzenişimdi.Ne de berbat bir histi aynı duyguyu defalarca tadıp da akıllanmamak.

"Delalamin(güzelim) ne öyle yengemle ayakta dikilirsiniz?De gelin artık."

"Geliyoruz abim geliyoruz."deyip kolumu tuttu.

Bendeki metanetin yok olduğunu o da biliyordu belli ki.Ansızın aklıma düşen detayla duraksadım.Berze Hanım Rengin'in benle gerekmedikçe konuşmasını yasaklamışti şimdi böyle görünmemizden ötürü inşAllah torunu yeniden yargılamazdı,düşüncesi içinde kolumu kurtarıp Rengin'den birkaç adım uzaklaştım.Bunu fark etmiş olmalı ki beni başıyla onaylayıp devam ettik.

Sofraya geçip oturmamızla besmele çeken Mirhan Ağa tek tek sofradaki insanlara baktı.Berze Hanımdan ses çıkmıyor,sükunetle karşısına bakıyordu.Kaçamak bakışlarla hareketlerini gözlemlemeye başladığım vakit birden bire bakışları çehreme yükseldi gözlerine düşen karanlıkla.Gözlerimi kaçırmaktan çok irkilip dikleşmiştim.Bu gözler dolu dolu bakarken bana ben ürkek ceylan misali sakinliğimi belli etmeye çalışarak korku kat sayımı arttırıyordum.

"Nerede görülmüştür namussuz birinin Bozarslan'larla onların sofrasında oturduğu Mirhan Ağa?"

Irice açılan gözlerimi iki başa mekik dokurcasına götürüp getirdim.Dedikleri o kadar aşağılayıcı ve tiksindiriciydi ki yediremedigim ve asla yediremeyeceğim bu üsluba lanet edip yumruklarımı sıktım.

"Ne dersin daye(anne)?"

"Şu Karaman soysuzundan bahsederim ya oğul.Kimden izin alır da oturur soframıza derim?"

Şu iki cümlede yeterince yutkunmuş,sabır dilemiştim.Akılları gibi yürekleride simsiyahtı buradakilerin,hepside en kötüsünden.

"Unutursun herhal yade(babaanne) Hevi'yi Karan'a isteten sendin,gelinin oldu ya.Hayrola neden oturmayacak sofraya kendiside bir Bozarslan-"

"De sus dil otu yemiş!Bilmezsin kara it,beyaz olmaz Aram Efendi!"

"Yade!"

"Aram,bağırma anama kurê keré (eşeğin oğlu)!"

GÜL İLE BÜLBÜL |Bir Doğu Masalı| -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin