38.Bölüm : 'Gülen yüzünü soldurdular...'

2.6K 135 772
                                    

Karaya çalınmış her sayfa yırtılıp atıldı beyaza bürünmek umuduyla.Mazinin hazin sonu unutuldu gelecek arzusuyla dolup taşmak amacıyla.Her bir satra değdi kuş tüyünden kalem mürekkebi tutkulu bir siyahla.Ne yangınlar gördü koyu sürmeli gözleri hiçbirine itimat etmeyen çoşkulu bir inançla...Şimdi geriye beyazı kana bulanmadan doldurmak kaldı ömrün son güzünde mütemadi bir hırsla.

...

Ruhun en çekilmez ızdıraplı anı insan sevdiklerinin yanında olduğu halde kimsesizleştiği andı şüphesiz.Bir yüreğe ağır gelen tam da buydu sebepsizce belki de.Mutluluk içinde sahte bir mutluluk ne kadar inandırıcı gelebiliyorsa şimdi o halde ve bir saat öncesine kadar sahiden gülüp neşeliyken şu an ağlamaklı ahvalimi hormonlara bağlamak istesemde yapamıyordum.Annemin dokunduğu yaralarım kabuk tutmuşken kabuklarını soyup yeniden kanatması an meselesi olmuştu düğünde.

Şehnaz Hanımla tartışmış ilki gibi yetiştirilmiş olduğum örfe adete bağlı olmadığım gerekçesiyle anneme uzanan dili aynı şekil annemden bana uzamıştı.Düğüne geç gelmemiz bu iki insanın gücüne gitmişti anlaşılan ve annemin beni çocukluğumla vurduğu o anlarda imdadıma Efken abim yetişirken hüznün kollarında kaldığım dakikaları saymaya takatim kalmadı.Gözlerim Karan'ı aramıştı durmadan.Efken abimin masamıza gelme sebebi ise yengem ve Berfan için gerçekleşirken annemden kurtarması büyük bir sevaptı.

Zozan Hanımların olduğu masada da en fazla birkaç dakika oturmuş ama hemen sonra kalkarak en ücra masa nereye konulmuşsa arkalara biraz da sesten uzak yere tek başıma oturmuştum.Öfkeliydim.Herkese her şeye karşı.Bir an önce Şehnaz Hanımın gitmesi için içimden Allah'a dua ederek kendimi dizginlemeye çalışıyordum.Göze gelen her şeyden uzaklaştım sadece.Sadece yorulan bedenimi zaptederek dinlendirmek istedim.

Serinleşen havanın ürpetisinde şalımı kendime iyice sarmam bir yana birdenbire yanaklarıma değen eller bir yana sesini işittiğim kişiyle sıçramam bir yana bambaşka duygular karmaşasında dondum kaldım.

"Üşüyor musun?" 

"Karan?"

Sorgular bir biçimde boğazımdan çıkan sesin tam tersi onda oluşacak şekilde sessizce çektiği sandalyeye oturup yanağımdan inen parmaklar bu sefer anlıma çıktı.Sükûnetin baş gösterdiği anlar içerisinde kalmak belki de heyecanımın tesiri altında olmamdan kaynaklanıyordu ya da şok etkisinden.Bir kelam etmeden beni izleyip önüne döndü hemen,anlam veremedim.Usulca gözlerim etrafı taradığında sahiden de bu kalabalık da tehna bir yer bulmuştum.

"Canını sıkan nedir Hevi?"

Sualiyle etrafa bakmayı kesip ona tekrar çevirdiğim de irislerimi o bana harelerini dayatmadan sadece halay çeken kısma odaklanmıştı.Asık suratımdan anlamış olmalıydı bir şey olduğunu.Soluklandım kısa bir süre.Onu boğmak istemiyordum saçma sapan sorunlarımla.Menfi bir hareketle başımı sallayıp karanlıkta belli olmaması dileğiyle buruk bir tebessümle cevapladım.

"Canımı bir şey sıkmadı Karan.Sadece...Sadece kalabalık yordu.Hem hamileyim daha da zor oluyor.Ama beni bundan ötürü nazlı görme dayanırım ben."dedim nidama ortak olmuş neşeyle.

Cümlelerimi ardı ardına sıralarken çok konuştuğumun farkına gelerek sonlandırmam isabet olmuştu çünkü ters bakışlarını üstlenmiştim bile.Açıklama gibi açıklama yapmıştım o üstelemeden fakat sanırım bu bakışlar inanmışa benzemiyordu şayet tespihi doladığı parmakları masanın üzerinde rahatsız edici bir ses çıkarmazdı.

"Madem rahatsızsın bu sesten daha fazla kalmanın mana-"

"Karan olmaz.İyiyim ben valla."dedim elini tutup güven vermek istercesine sıkarken.

GÜL İLE BÜLBÜL |Bir Doğu Masalı| -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin