O günün sabahı, güneşin tenini öptüğü yepyeni bir güne mutlu uyanmıştı Jimin. Uyanır uyanmaz neşeli hissetmesi çok nadir başına gelirdi. Ki zaten bugün sıradan bir gün değildi. Taehyung'un doğum günüydü.
Gün içinde sürekli koşuşturmaca halindeydi. Kahvaltı yaptıktan sonra Taehyung'a vereceği hediyeyi almak için kendi evine gitmişti. Elleriyle tasarladığı ve gurur duyduğu, vintage örgü hırkayı hediye etmek istiyordu. Giymeye kıyamadığı için evinin en güzel köşesinde saklamıştı. Sadece iki saat sonra ise tanıdığı en güzel insana hediye edecekti. Seveceğini umuyordu. Tam da Taehyung'un tarzıydı.
Öğlen olduğunda Jungkook'un isteği üzerine instagramda tek başına canlı yayın açmıştı. Genelde tasarımlar çizdiğinden bahsettiği ve gelen birkaç soruyu cevapladığı yayın, on beş dakika sürmüştü. Yorumların çoğu olumlu yönde olduğu için sevinmişti doğrusu. Aldığı bilgiye göre izleyen kişi sayısı Namjoon'un tahmin ettiğinden daha fazlaydı. Bu elbette güzel bir gelişmeydi. İnsanlar merak ediyordu Jimin'i.
Özenle paketlettirdiği hırkayı, Jungkook'un da hediyesinin bulunduğu geniş çantasına koydu Jimin. Diğer yandan da duvardaki saati kontrol ediyordu. 17.50.
Zaman hızlı geçmişti.
Çantasını omzuna astı. Hâlâ akşama doğru soğuyan bir hava hâkim olduğu için sarı bir kazak giyinmişti. Önünde geniş bir cep detayı vardı. Altına ise açık renkli bir jean tercih etmişti. Hafif parıltılı makyajı yüzüne masum ama sevimli bir ifade yerleştiriyordu. Sevimli küpeleri ve parlatıcı ojeleri ile fazlasıyla hazırdı.
Doğrusu bugün fazla abartmak istememişti. İnsanlarla dolu yeni bir ortama gireceği için aşırı dikkat çekmek istemiyordu. Zaten yeterince dikkat çekeceğini düşünüyordu. Üstelik bugün için tatlı canı böyle giyinmek istemişti. Bazen sıradan olmak daha rahat ve mutlu hissettiriyordu.
Derin bir nefes aldı. Kendisini belki de yirminci kez süzerken kapının tıklatılma sesi üzerine "Gel." dedi direkt. Kimin geleceğini biliyordu. Jungkook.
İkisi bir plan yapmıştı. O plana göre, üçü sıradan bir akşam yemeği için dışarı çıkacaktı. Daha doğrusu Taehyung her şeyi böyle biliyordu. Hâlbuki gidecekleri yer, dostları ve ailesi ile dolu geniş bir kafeydi. Hep beraber sürpriz bir doğum günü partisi kutlayacaklardı.
"Hazır mısın?" diye sorarak kapıyı açtı Jungkook. Zaten çok geçmeden göz göze gelmişlerdi.
Jimin, dünden beri aklından bir saniye bile çıkaramadığı adama bakarken gülümsedi. Sürekli aklındaydı. Sürekli. Gece bile onu düşünerek uyumuştu, ki bu fazlasıyla garipti. Ona karşı olan hislerinin büyüdüğünü fark ediyordu.
Başıyla onayladı. "Evet. Hediyeler de çantamda."
Kısaca Jungkook'u süzdü. Saçının bir kısmını arkadan toplamış, bir kısmının ise alnına düşmesine izin vermişti. İlk defa böyle görüyordu onu. Çok yakışmıştı. Siyah kazağının altından belli olan ince, beyaz bir parça daha vardı. Pantolon olarak ise Jimin ile neredeyse aynı renkte yırtık bir jean tercih etmişti.
Neden bu kadar iyiydi?
"Doğum günü biter bitmez gitmek konusunda kararlı mısın?" diye sordu Jungkook. Ardından içeri girip kapıyı kapattı. Hâlbuki kamerasını ayarlayıp hemen geleceğini söyleyen Taehyung, her an odasından çıkabilir ve bu odayı basabilirdi.
Aldığı soruya hızla başıyla onay verdi. "Evet. Annemi çok özledim." Sonra sevimli bir gülümseme sundu.
İki gün boyunca annesinin yanında kalacaktı. Minik atölyesini ve -en önemlisi- öğretmen olan biricik annesini çok özlemişti. Onunla paylaşması gereken güzel anlar biriktirmişti ve sohbet etmek için sabırsızlanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love among us •jikook
FanfictionJungkook ünlü bir Twitch yayıncısıdır ve Among Us adlı oyunu oynamak üzere binlerce insanın katıldığı bir canlı yayın açar.