Sonundaaaaa
Çok kontrol edemedim, hatalar olursa mazur görün 😚😚
Not:
Lütfen rica ediyorum her iki karakterin de bulundukları durumdan fazlasıyla eğlendiklerini ve çoğu şeyi heyecan katmak, eğlenmek için yaptıklarını unutmayin. Yani neden böyle yapmak zorunda hissediyor veya ne gerek var gibi sorgulamalar bu kurgu için anlamsız olur. Sadece eğlenin ve kafa dağıtın. Sonuçta Da Vinci'nin şifresini çözmüyoruz öyle değil mi? Öpüyorum hepinizi kendinize iyi bakın 😚😚👻 İyi okumalar 👻
••
O gün Seul'de yağmurlu ve buram buram toprak kokan, karanlık bir hava hâkimdi. Ancak Jimin'in yüzünde güller açıyordu. Etrafında kelebekler ve kuşlar uçuşuyordu. Gözleri parlıyordu. Yüzü... O güzel yüzü... Değil Kore, dünya bile böyle bir aydınlığa sahip olamazdı.
Ve sanki böylesine bir aydınlık yetmiyormuş gibi, üstüne bir de bembeyaz geceliğinin açıkta bıraktığı teni vardı. Al al olmuş yanak ve dudakları ise 'biz de buradayız' diyordu. Aynada kendisine bakarken gülümsedi. Hayır, henüz delirmemişti.
Jungkook adında birisi vardı. O öyle biriydi ki... Kalbi çok güzeldi bir kere. Bunu nereden mi biliyordu?
Gece boyunca sosyal medyada önüne çıkan ve onunla ilgili olan tüm videoları izlemişti. Hayran hesaplarının yaptığı paylaşımları teker teker okumuştu. Ve inanın, aşık olmak haricinde hiçbir seçenek sunulmuyordu size.
Kimsesiz çocuklar için kurulan bir yardım fonunun güzide üyesi olduğunu, insanları bağış yapmaları için canlı yayında teşvik ettiğini, çoğu gelirinin o kuruma gittiğini öğrenmişti. Bu konular hakkında konuşurken nasıl bir anda durgunlaştığına bizzat şahit olmuştu.
Sadece bu da değil. Hassas konularda kelimeleri nakış işlercesine seçişi, yaptığı mimikleri, olgun düşünce yapısı, insanlara kibar bir şekilde tavsiyeler verişi ve elinin bolluğu gibi bir sürü bilgi edinmişti. Buna kahve sevmeyişi, tosta bayıldığı, egzotik meyvelere alerjisi olması, küçükken bir köpeği sahiplenmek için annesinin önünde saatlerce ağlaması gibi bir sürü küçük bilgiler de dahildi.
Tamam, onu yaşamak istiyordu. Bu konuda hâlâ aynı düşünüyordu. Ancak yine de, iyi ki bakmışım diyordu. Garip bir şekilde ona olan güveni büyüyordu. Ve kendisini şanslı hissediyordu.
Bir yılın ardından hayatına ilk defa birisini almıştı. O insanın bu denli güzel oluşu kadar değerli bir şey yoktu. Beklemeye değmişti.
Saatin on olduğunu ve Jungkook'un çoktan spordan dönmüş olduğunu bildiği için rutin işlerini halleder halletmez odasından çıktı. Acaba her milimine ayrı ayrı ilgi göstermek istediği kişi neredeydi?
Gerçekten bugün fazlasıyla sevgi dolu hissediyordu. Bir gecede öğrendikleri ile neler neler değişmişti... Belki de daha fazla beklememeliydi? Gidip utanmazca benim ol diyerek dudaklarına yapışmalıydı? Sahiden onu durduran neydi ki?
Benim dedi gurura benzeyen bir ses. Ah evet, o da vardı değil mi? Def olup gitse her şey çok daha kolay olurdu. Şu an gurursuz olmaya o kadar çok ihtiyacı vardı ki... Maalesef, bu imkansız gibi bir şeydi. Egodan daha pis olan bu kavram, insana büyük bir engelden başka bir şey değildi. Ne vardı topluca bir karar alınsaydı ve herkes birden gurursuz olsaydı?
Saçmalık.
Düşünceleri kafasını meşgul ederken adımları önce merdivene ardından aşağı kata gidiyordu. Geniş salonda yoktu. Tam da o an mutfaktan gelen ıslık sesini duymaya başladığında adımlarını hızlandırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love among us •jikook
FanfictionJungkook ünlü bir Twitch yayıncısıdır ve Among Us adlı oyunu oynamak üzere binlerce insanın katıldığı bir canlı yayın açar.