8

3.3K 302 85
                                    

Kütüphaneye adım atar atmaz çantamı sandalyeye bırakmış ve raflara doğru giderek kitapları karıştırmıştım. Gergindim ve feromon salgılamamak için kendimi zor tutuyordum. O yüzden en uzağa gitmiştim. Yoongi hyung ise telefonuyla ilgileniyordu.

Gözüme aşk konulu bir kitap çarptığında direkt elime almış ve yere oturmuştum. Ders daha yeni başlamıştı. Bitmesine daha çok vardı. İşte bundan dolayı da burada oturacak ve Yoongi hyungtan uzak duracaktım. Kolumdaki saati kontrol etmiş, kitabın kapağını açmıştım.

Bacaklarımı kendime çekmiş ve kendime göre kitap okumak için en rahat pozisyona geçmiştim. İlerleyen dakikalar da ilk 20 sayfa çoktan bitmişti ve olayın asıl örgüsüne doğru gelmiştim. Kendimi kaybetmiş bir şekilde okuyordum sayfaları. Beni kendine sarmıştı. Bitirdikten sonra kesinlikle bir kez daha okumalıydım.

Kargaşalarla dolu olan sayfaları bittikten hemen sonra romantik anlara gelmiştim. O kısımları okurken tırnaklarımı kemiriyor, gülümsüyordum. Hoşuma da gidiyordu. Bir gün ben de bunları yaşayabilecek miydim acaba?

Dudağımdaki gülümseme artarken "Hoseok?" Dedi Yoongi hyung. Bir anda kitabı bırakmış ve ayağa kalkmıştım. "Efendim." Üstümü düzeltirken "Ne okuyorsun da bu kadar feromon salgılıyorsun?" Dedi. Duyduklarımla kıpkırmızı olmuş ve başını eğmiştim. "Üzgünüm farkında değildim." Kesin gözlerim mor renge dönmüştü!

Kitabı alırken "Hayır rahatsız olmadım. Hatta aksine rahatladım bile denebilir. Sadece neden burada durduğunu ve ne yaptığını merak ettim." Dedi. Yani gül kokan feromonlarım onu rahatsız etmemiş miydi? "Her neyse sen şimdi lavaboya git elini yüzünü yıka. Ben de burayı havalandırayım. Kütüphaneyi doldurmuşsun." Gülerek konuşuyordu. Yine de elimde değildi yaptığım yanlışmış gibi geliyordu.

"P-peki." Kitabı çantama koymuş ve kütüphaneden çıkmıştım. Koridorun başında olan lavaboya girerek yüzüme birkaç kez su çarptım hızlıca. Yanaklarım kırmızının en koyu tonundaydı ve bir türlü eski haline dönmüyordu. Çıkacağım sırada Namjoon içeri girmişti. "Bugün şanssız olan nöbetçilerden biri senmişsin." Dedi. Derste olması gerekmiyor muydu?

"Evet öyleyim. Şimdi gitmem gerekiyor." Lavabodan çıktığım an teneffüs çalmış ve sınıf kapıları hayvan gibi açılarak birden fazla kişi çıkmaya çalışmıştı. Saçma sapan görüntünün içinde kala kalmıştım. Bana herhangi bir zarar gelmemesi için hızlıca oradan ayrılarak kendimi kütüphaneye attım. Kütüphanenin sakin bir yer de olması gerekmiyor muydu? Burada insanlar nasıl çalışıyorlardı anlamıyorum.

Mesela ortaokulum da kütüphane sınıfların olmadığı bir kattaydı. Her teneffüs oraya gider ya ödevlerimi yapar ya da kitap okurdum. Şimdi ise yanından bile geçmiyordum. "Merhaba Hoseok!" Güzel el sallamış ve yanıma gelmişti. "Abimle nöbetçi olduğunu bilmiyordum. İyi ki de olmuşsun. Artık ikinizi beraber ziyaret ederim teneffüslerde." Bundan memnun olan tek kişi oydu bence.

"Evet evet. Hep gel." Dedim. Sanırım bugün hiç bitmeyecekti. Evet ilk ders çoktan geçmişti. O geçtiyse diğer dersler de geçecekti elbet. Ondan sonra da nöbet sırası bana gelme olasılığı yoktu. Yani umarım yoktur. "Öğlen arasında kantine gelemeyeceksin galiba. İstersen ben sana bir şeyler alabilirim." Bu kadar yardımsever olması ona ısınmamda büyük bir katkı sağlıyordu.

"Tamam söylerim." Doğru düzgün konuşamadan teneffüs sonlanmıştı ve Güzel koşar adımlarla yanımızdan ayrılmıştı. Sürekli bir bana bir de abisine bakıp durması daha çok gerilmeme sebep oluyordu.

"Bu sefer kitabı okurken burada otur. Yerde oturup hasta olma." Dedi. Sözünü dinleyerek kitabı elime almış ve okuyarak oturmuştum. Kendime sahip çıkabilirsem okul bitene kadar okurdum ama feromon salgılarsam mecbur bırakmak zorunda kalırdım.

Yoongi hyung bir süre telefonuyla ilgilendikten sonra raflara bakmış ve bir kitap alarak sayfalarını karıştırmıştı. Ben de kitap okuyorum ayaklarına onu izliyordum. Sanırım kitap okuyacaktı.

"Kitap okumayı bayağı seviyorsun galiba." Başımı kaldırarak ona baktım. "Evet seviyorum." Dedim. "Ama ben sıkılıyorum." Bu durumda benim ne yapmam gerekiyordu? "Yani?" Sohbet falan mı etmek istiyordu? "Bir oyun indireyim. Beraber oynayalım. Olur mu?" İndirip kendisi oynasa olmuyor muydu? Reddetmek yerine kabul edersem belki anlaşabilirdik. Hem bu sayede çekinmeme bile gerek kalmayabilirdi.

"Olabilir." İşi gücü telefonlaydı. Sandalyesine oturmuş ve telefonunu çıkarmıştı. Uzaktan gördüğüm kadarıyla birkaç oyun indirmişti ve hepsi birbirine benziyordu. "Öyle bakacak mısın? Yoksa yanıma mı geleceksin?" Baktığımı nasıl anlamıştı ya? Ben gayet kendimi iyi gizlemiştim. Dediklerini boşvererek sandalyeyi kendimle sürüklemiştim.

"İlk ben başlıyorum." Oyunu açmış ve oynamaya başlamıştı. Ben de onu izlemiş ve az çok oyunun nasıl oynandığını öğrenmiştim. Aradan geçen dakikalar sonrasında oyunda ne kadar para biriktirdiğimize bakmış ve bir şeyler alıp alamayacağımızı tartışmıştık.

"Bu parayla sadece kıyafet alınır. Onun yerine elmas biriktirelim ve oyuncu alıp ona kıyafet alalım bence." Demişti. Dedikleri mantıklı gelmişti. Onu onaylamış ve elimdeki telefonu Yoongi hyunga uzatmıştım. "Hyung bu sefer sağdan dönmen gerek."

"Neden ki?" Diye sordu. "Ben oynadığım zaman solda elmas vardı. Bu sefer sağ tarafta olmalı. Oraya dön." Sağa dönerek elmasları bir bir toplamıştı. Kendimle gurur duyuyordum. Tahmin de bulunmuştum ve doğru çıkmıştı. "Ah çok hızlandı!" Dedi hırıltılı sesiyle. "Dayan hyung! Başarabilirsin!" Ben de ona destek çıkıyordum.

"Yandım ya!" Telefonu fırlatmak istese de yapmamış ve bana uzatmıştı. "Yeni oyuncu almak için elmasımız yetiyor. Paramız da çok fazla. Birazıyla güçlü olması için iksir alalım. Öyle çabuk yorulmaz." Oyuncuları göstermiş ve beğendiğimi ona göstermiştim. "Bunu alalım mı?"

"Al bakalım." İzin aldıktan sonra üstüne tıklamış ve oynamak için hazırlamıştım. "Heyecanlandım." Dediğimde "Anlayabiliyorum." Diye mırıldandı. Yine mi feromon salgılıyordum?! Umursamamaya çalışarak oyunla ilgilenmeye gayret gösterdim fakat bir türlü başaramıyordum çünkü Yoongi hyung bana doğru daha da eğilmişti.

Yandığımda sinirlenmiş ve kendime kızmıştım. Hemen yanmıştım! Rezil olmuş hissediyordum. Bu sırada Yoongi hyungun gri renge boyanan gözleri, okyanusu hissettiren feromonları ile karşılaşmıştım.


























______

Çok tatlış oldu bence🍪

Oyunu ben uydurdum jdhskxhdj öyle bir şey yok yani🍒





Matchmaker Omega |Sope✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin