Edibe'ye de bekliyorum. Bir şans verin lütfen•
Yorumlarınızı bekliyorum keyifli okumalar•Elindeki tepsiyi tüm yorgunluğuyla masaya bıraktı. Gün boyu ayakta kalmış, bugün getirilen yaralılarla ilgilenmişti. Tabi Eylül gibi Gizem de yorgunluktan muzdaripti. Genç kızın sesi bile çıkmıyordu. Esma ise bu iki yorgun insana aldırmadan onların yerine de konuşuyordu.
Merhemleri sürüp odadan ayrıldıktan sonra Toprak'la da görüşmemişti. Akşam yemeğinden sonra bebeklerinin durumunu öğrenmek için anlaşmışlardı. O yüzden heyecanla yiyordu yemeğini. Hem Toprak'la birlikte ilk defa bebeklerini göreceklerdi hem de kalp atışlarını duyacaklardı.
Bakışlarını önündeki tabaktan kaldırıp masadaki Toprak'a doğru baktı. Bu kez aynı masada oturmuşlardı. Toprak ise yanında kendine birşeyler anlatan askeri dinliyordu. Genç adamın keyfi yerinde duruyordu.
Yanındaki askere başını sallayıp birşeyler söyledikten sonra önüne döndü. Tam o an ona bakan Eylül ile kesişti gözleri. Liseli aşıklar gibi olmuşlardı iki günde. Uzaktan bakışıp duruyorlardı.
Toprak, çipil çipil bakan karısına yan bir gülümseyişle bakıp göz kırptı. Kızarıp gözlerini kırpıştırarak bakışlarını kaçıran Eylül'e bakıp koca bir kahkaha patlattı. Sanki karısı değildi ve karnına çocuklarını taşımıyordu da bir göz kırpışla utanıyordu. Bazen bu kızı anlamakta güçlük çekiyordu.
Masadaki herkes, birden kahkaha atan Toprak'a bakmaya başladı. Ne olmuştu da deli gibi birden gülmeye başlamıştı bu adam? Nihayet askerlerden biri sorduğunda "Yok birşey." diye geçiştirdi onu.
Önüne dönüp bir tebessümle yemeğini yemeye devam etti. Karşı çaprazındaki Eylül'ün tepsiyi eline alıp ayaklanması ile o da kalktı. Ani kalkışı ile birkaç göz ona dönse de umursamaz bakışları ile bunu da savuşturdu.
Önünde tepsiyi koymak için ilerleyen Eylül'ün arkasından yaklaştı.
"Vay be ne güzel hatun." diye fısıldadı çapkın bir ses tonuyla. Eylül böyle konuşmasından hoşlanmıyordu. Toprak ise onu kızdırmak için böyle konuşuyordu.Eylül onun sesiyle irkilip arkasını döndü. Ters bir bakış attı Toprak'a.
"Sen bittin oğlum." diye tısladı.Toprak gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Kovalayamazsın, hamilesin." diye mırıldandı. Birbirlerine bakarak değil önlerine bakarak konuşuyorlardı.
İkili birbini tanımıyormuş gibi yemekhaneden çıkar çıkmaz Eylül Toprak'ın peşinden hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Toprak koşmasa da bir adımı Eylül'ün iki adımına eşitti.
Eşsiz bir gülüşle başını yukarı kaldırdı. Paytak paytak peşinden gelen Eylül'ü bekledi. Hamile haliyle koşsun istemiyordu. Paşalar gibi dayağını yiyebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIR |Tamamlandı|
SpiritualAz önce Eylül'ün tuttuğu boşta kalan elini yeşil kalın askeri kemerinin üzerine koyup lafa girdi. " Gel ben sana espriyi göstereyim."dedi. Elini kemerinin üzerinden çekip göğsünün üzerinde yazan yazıyı işaret etti. " Bak bakalım burada ne yazıyor...