Satır arası yorumlarınızı bekliyorum.
Keyifli okumalar :)Çalan telefonun rahatsız edici sesiyle açtı gözlerini Toprak.
Birkaç saniye ne olduğunu anlamasa da başını kaldırdığında gördüğü yüz gülümsemesine neden oldu.
Sevdiğinin göğsünde uyumuştu.
Eylül'ün boynuna bir öpücük kondurup yavaşça ayak uçlarındaki telefona uzandı.
Çalan Eylül'ün telefonuydu. Erva arıyordu.
Eylül'e bir bakış attı ardından telefonu açıp kulağına götürdü.
Daha konuşmaya başlamadan cırlayan Erva ile yüzünü ekşitip telefonu kulağından uzaklaştırdı." Kızım neredesin ya. Doyamadın kocana herhalde. Hadi seni bekliyoruz, ne zaman geleceksin?"
Nefes almadan yaptığı konuşmayı bitirince Toprak girdi lafa.
" Erva benim Toprak. Eylül benim yanımdaydı. Birazdan bırakırım size."Uykulu sesi duyan Erva kısa bir şok geçirse de cazgır ses tonunu geride bırakıp konuşmaya başladı.
" Aa enişte sen miydin? Biz de geç kalınca şey ettik işte kusura bakma. Neyse siz keyfinize bakın."
Toprak ağzını açmadan yüzüne kapatılan telefonu koltuğun bir köşesine fırlatıp tekrar uzandı yanına.
Karşısında sanki yeni doğmuş bir bebek varmışcasına işaret parmağıyla bir süre yüzünü okşadı.
Ardından Eylül'ü tek eliyle çekip göğsünün üzerine yatırdı. Çünkü eğer Eylül'ü uyandırmasa ayrılması daha zorlaşacaktı.
Zar zor gözlerini açmaya çalışan Eylül'ün beline ellerini yerleştirip: "Erva aradı sanırım artık gitmen gerekiyor." dedi isteksizce.Eylül kara gözlerini kirpiklerinin esaretinden kurtarıp zor da olsa gözlerini araladı. Birkaç saniye sonra bulunduğu konumun farkına varıp kalkmaya yeltense de Toprak ellerinin baskısını artırıp daha da kendine çekti.
Eylül kıskaç gibi ellerden kurtulamayacağını anladığında çabalamayı bırakıp başını kaldırıp çenesini Toprak'ın göğsüne yasladı.Kemikli çene hattı, keskin bakışları kendine hayran bırakacak cinstendi.
Toprak rengi gözler kendine bakanı hapsediyor bir ömür o çölde yaşamaya muhtaç ediyordu.Sağ göğsünün altında atan ikinci kalbini hissettiğinde bakışlarını toprak rengi harelere dikti. Öyle derin öyle içten bakıyordu ki sanki bakışları ile tüm aklından geçenleri okuyordu Eylül'ün.
" Gitmek istemiyorsun sanırım."
" I-ıh istemiyorum." diyerek derin bir nefes aldı." Ama gitmem gerek. Biraz kızlarla oturacağız. Sonra Melih alacak beni oradan.""Tamam o zaman."dedi Eylül'le birlikte doğrularak. "Hadi gidelim. Kızlar çıldıracak."
Ayağa kalkıp saçlarını asi bir şekilde savurdu. Bu görüntü Eylül'ün kalbini tekletse de çaktırmadan oturduğu yerden doğruldu.
Toprak anahtarları ve cüzdanını alıp cebine koydu. Eylül de giyindikten sonra artık ayrılık vakti gelmişti.
.
.
.
.
.19 Mart
Eylül'den
Beynimde yankılanan o iğrenç alarm sesiyle uyandım yeni güne. Gözlerimdeki perdeleri aralamadan el yordamı ile telefonun düğmesine basıp kapanmasını sağladım.
Birkaç saniye günün anlam ve önemini idrak etmeye çalışıp hızla yerimden doğruldum.Bugün resmi nikâhımız kıyılacaktı. Hem Toprak ve benim hem de Erva ve Deniz'in.
Aynı güne nasıl ayarladılar bilmiyorum ama kardeşimle aynı günde çifte nikâh kıyılacağı için ayrı bir heyecan var üzerimde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIR |Tamamlandı|
SpiritualAz önce Eylül'ün tuttuğu boşta kalan elini yeşil kalın askeri kemerinin üzerine koyup lafa girdi. " Gel ben sana espriyi göstereyim."dedi. Elini kemerinin üzerinden çekip göğsünün üzerinde yazan yazıyı işaret etti. " Bak bakalım burada ne yazıyor...