35. Bölüm"Sarılmam Lazım"

20.1K 1.2K 181
                                    


Satır arası yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar ~

 Keyifli okumalar ~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

20 Mart

Eylül'den

Titrek soluk alıp veriş seslerime eşlik eden yağmurun sesini duyuyordum sadece. Algılarım kapanmış öğrendiğim tüm bilgileri unutmuştum sanki. Titreyen ellerimi yarasından akan ılık kana bastırmaktı yapabildiğim tek şey.
Ellerimin engeline aldırmadan parmaklarımın arasından süzülen kana gözyaşlarım eşlik ediyordu.
Uyanık olup olmadığını bile bilmiyordum. Gözleri kapalıydı ama bilincini kaybetmemek için kendine engel olmaya çalışıyor gibiydi.

" Toprak" dedim. Sesim inlemeden farksız, titrek çıkmıştı. Elimin birini yarasından çekip yağmurun sırılsıklam ettiği kuzguni saçlarına götürdüm. Buz gibi yağmura rağmen terlemiş alnına yapışan saçını kaldırdım. Gözlerini açıp benim gözlerimi bulmaya çalıştı. Büyüyen göz bebekleri titreyerek bakıyordu. Beni ikna etmeye çalışır gibi gözlerini yumup açtı.
"Korkma, iyiyim." diye fısıldadı.
Bir elim hâlâ saçları arasında gidip gelirken "İyisin." dedim. İkimiz de birimizi ikna etmeye çalışıyorduk.
Telefonum yoktu. Toprak'ın telefonunu arasam da bulamamıştım. Gözlerim etrafı tararken bir arabanın fren sesini duydum.

Yağmur bir perde gibi görüşümü kapattığı için gelenin kim olduğunu anlayamıyordum.
Bir an beni kaçıran adamlardan olduklarını düşünüp korkuya kapılsam da duyduğum sesler içime su serpti.
Toprak'ın arkadaşlarının sesiydi.
Birisi küfrederek yerdeki adamları kontrol ederken diğer ikisi koşarak yanıma geldi.
Ne söylediklerini anlayamıyordum. Birşeyler konuşup yarasına baktılar. İkisi Toprak'ı kaldırmaya çalışıyorlardı. Ellerimi sırtından çekip doğruldum. Onlar Toprak'ı arabaya götürürken benim gözlerim hâlâ kanının aktığı zemindeydi. Kanının üzerine damlayan arsız yağmur damlaları onun izini silmek için çabalıyor gibiydi.

Kana bulaşmış ellerimi kaldırıp baktığımda ilk defa bu kadar titrediğini hissediyordum. "Hadi" diye bağırdı arabanın yanında dikilen arkadaşı. Adının Barış olduğunu hatırlıyordum. "Gidiyoruz."

Sanki bir rüyadan uyanmış gibi gözlerim ilk önce arabanın önündeki adamı ardından da arabanın arkasında olduğunu düşündüğüm Toprak'ı buldu. Aynı zamanda koşarak arabanın yanına gelmiştim bile.

Arkadaşlarının biri sürücü koltuğuna diğeri ise yanına oturdu. Ben ise yarı oturur pozisyonda ayaklarını uzatan Toprak'ın yanına arkaya geçtim.
Koltuğa sığmayan bacaklarını bükmüş sırtını uzanır gibi bana yaslamıştı.
Ellerim yüzünü bulduğunda benim olduğumu anlayıp kapanmak için direnen gözlerini açtı ve bakışlarını yüzümde gezdirdi.
O sırada araba çoktan hızla ilerlemeye başlamıştı bile. Gözleri kaşıma takıldığında fersiz bir şekilde kaşlarını çattı. "Acıyor mu?" dedi sanki vurulan benmişim gibi.
"Hayır acımıyor." dedim başımı hızla iki yana sallayarak.
Bu sefer benim sıramdı. "Çok acıyor mu?" dedim sırtındaki elimi hareket ettirip. Yüzünü buruşturup "Birazcık." diye mırıldandı sanki küçük yaradan bahsediyor gibi.
Elini güçlükle kaldırıp kaşıma götürdü. Şuan gerçekten kendisi umrunda değil gibi davranıyordu.
Yaradan yanağıma doğru akan kanın varlığını o sildiğinde fark etmiştim. Ardından başını boyun girintime yaslayıp "Özür dilerim. Yetişemedim." dedi boğuk ve titrek bir sesle.
Gerçekten konuşmak için büyük bir çaba sarf ediyordu. Ama bu halde bile kendini suçluyordu. "Sus." dedim kaşlarımı çatarak. "Özür dileme benden. Yalnızca iyileş ne olur."

SINIR |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin