Aldanma çocuksu mahsun yüzüne, mutlaka terk edip gidecek bir gün. Kanma sever gibi göründüğüne, seni sevmiyorum diyecek bir gün.
Gurur yine içinden geldiği gibi konuştuğu tek yere gelmişti. Annesinin mezarına. Usulca annesini mezarının yanına uzandı.
"Annem ben geldim iki gözümün çiçeği, çok özledim seni" dedi başının yanındaki toprağı okşarken.
"Özür dilerim annem seni koruyamadım, karımı koruyamadım, biliyor musun anne o adam gibi bir adam oluyorum. Kızımın başına silah dayadım." Kimseye itiraf edemediklerini annesine itiraf etti.
Gözlerinde ki yaşlar toprağı ıslatmaya yetiyordu bile.
"Anne biliyor musun? Gelinin de senin gibi dikenlerini çıkartıyor..."dedi gülerek. Burnunun çekerek devam etti hafif çiseleyen yağmuru umursamadan.
"Ben onu çok üzüyorum anne aynı o adamın seni üzdüğü gibi. Benden gitsin diye çok uğraştım ama gitmiyor, pişman olmuştur değil mi Gül'ü bana gösterdiği için?"
Çiseleyen yağmur daha çok artmaya başlarken içindeki ateş hala sönmüyordu. Hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.
"Çok seviyorum anne köpek gibi seviyorum, ama, ama ona diyemiyorum anne. Gitmeyecek biliyorum ama olmuyor bir şeyler eksik. Ben onu hak etmiyorum anne.'" diyerek acıyan gözlerini kapattı. Üstüne yağan yağmuru umursamadan sevdiği kadının toprak kokusunu içine çekti.
Akşam olmuş hava karamıştı. Gurur kalkmıştı yattığı yerden üstündeki ıslak kıyafetlere aldırmadan oturdu arabasına çok yorulmuştu artık dayanmak istemiyordu.
Kardeşini iyi ya da kötü büyütmüştü artık o bile bir yuva kurmuştu. Peki şimdi bu yükü taşımaya devam etmeli miydi?
Torpidodaki silahı eline aldı. Bu silahla vurmuştu o adamı. Bir gün o silahla kendini vuracak deseler inanmazdı. Sonra yere düşen fotoğrafı fark etti.
Bu fotoğraf o fotoğraftı, kıvırcık kafa ile ilk çekildiği fotoğraf. Sonra eline diğer fotoğrafı aldı. Kara gülü ve nankör kedisinin olduğu fotoğrafa ağlayarak baktı. Ne kadar da acizdi. Kızı ile bir fotoğrafı bile yoktu. Onları hak etmediğini bir kere daha anladı.
Birden gelen deli cesaretiyle beraber silahın güvenliğini açarak başına yasladı. Gülen karısına ve kızına baktı. Doğru ya eski karısı ve hiç bir şeyini bilmediği kızına...
'Hoş geldin yüreğim' dediği an düştü aklına. Nil'le ilk sevgili oldukları an. Nil, ailesine arkadaşlarımda kalacağım diyerek hiç düşünmeden Alparslan'a geldiği an. Güldü.
'Seni yüreğime sığdıramadım Alparslan' dediği yer düşmüştü şimdi de aklına yüzündeki gülüş acı tebessümle karışmıştı.
Derin nefes aldı Gurur. Bu gece bu iş burada bitecekti. Ne kendine ne de Nil'e eziyet etmeyecekti daha fazla. Gözlerini kapadığında telefonu çaldı.
Vedat arıyordu. Umursamadı. Ve tekrar aradı sonra tekrar açana kadar arayacağını anladığında sessize almak için eline aldı telefonu.
Vedat 'Abi yenge çocukla beraber havaalanına gitti İspanya' ya gidecekmiş' yazmıştı.
'NİL' diye bağırdı arabanın içinde. Ülke değiştirmekte neydi bu kadar tehlikenin arasında?
Öksürerek cevap yazdı Vedat'a "Bekleyin" diye. Elinde ki silahı küfür ederek yerine koydu. Fotoğrafları da torpidoya koyarak yola çıktı.
Havaalanına gelince indi arabadan uçağa doğru yürürken Vedat yanına gelip; "Abi bu ne hal ne oldu böyle" diye sorunca hafifçe öksürdü.
"Bir şey yok Vedat iyiyim" dedi çatallaşan sesiyle boğazının acısı da kendini belli etmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIM OL
Teen FictionGurur ve Gül geçen iki günde birbirine iyice alışmış, kaybolan yılların hasretini gideriyorlardı. "Gülüm hadi sen şimdi uyu annenle benim biraz işimiz var." Diyerek kızının saçlarını öptü. Gül kollarını babasının boynuna sarıp heyecanla yüzüne baktı...