Birisi var etti beni, birisi yar etti beni.
Sadece saniyeler içinde hayatının mahvolasını, elleriyle işleye işleye inşa ettiği yaşantısının kaybolmasını izledi Alparslan.
O kötü gün üzerinden bir sene geçmişti az çok.
Ne kabuslarından silebiliyordu o lanet anları ne aklından ne de haberlerden.
En acısı da buydu.
İnsanların belki de iki saniye üzülüp geçeceği bir olayken, Alparslan'ın yaşayan bir ölüye dönmesini sağlayan bir olaydı. O canım dediklerini kaybetmiş, en önemlisi de canını kaybetmişti.
Kendi canını.
Gülünü...
Şimdi ise Nil'in doğum gününde ona yine doğum günüde hediye ettiği çiçek bahçesine gelmiş, rakı masasını kurmuş, gözlerini yüzünü güneşe dönmüş dimdik ayakta duran kırmızı güllerde gezdiriyordu.
Önünde duran sek rakıyı dikti kafasına.
Gözünden düşen yaşlara aldırış etmeden kafasını arkaya attı. Derince aldığı nefesi ciğerlerine doldurarak Nil'e olan özlemini gidermeyi denedi.
Gülü de tıpkı bu güller gibi kokuyordu.
Gül bahçesi gibi.
Rüzgardan düşen resmini düzeltti yavaşça.
Derin derin baktı fotoğrafta gülümseyen karısına. O gülünce kalbinin eriyen buzlarını hatırladı.
Artık onu güldüren bir karısı, hayran hayran baktığı kıvırcığı yoktu.
Kalbi yeniden eskisinden de beter bir şekilde buz tutmuştu.
Yerden aldığı şişeye baktı. Dibini görmüştü bir kez daha.
Hafifçe güldü.
Nil olsa muhtemelen ona ' Gurur bensiz rakı mı içiyorsun! Bir de dibini görmüşsün, pes!' diyerek elleri belinde bir biçimde ona çemkirirdi.
Diğer yanından aldığı rakı şişesini açıp bardağına doldurdu.
Radyoda bitmek üzere olan şarkıya kulak verdi.
Esen rüzgar bile ona gülünü hatırlatırken nasıl dinecekti bu acısı?
Yavaşça arkasına yaslanıp eline Nil'in fotoğrafını aldı. Derin bir öpücük bırakıp kalbine bastırdı.
Gözlerinden akan yaşlarla birlikte eşlik etti şarkıya.
Şu garip halimden bilen, işveli nazlı
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
Her sabah yatağın diğer yanında arıyordu onu. Gönlü, gözleri, ruhu...
Tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen, neredesin sen?
'Neredesin sen?' derken hıçkırıklarına engel olamadı.
Başını masaya koyup dakikalarca ağladı dağ gibi adam. Çünkü onun o soğuk, buz gibi olan toprağın altında olduğunu biliyordu. Gözlerini kapalı olduğunu, ceylan gözlerinin içine son bir kez bakamayacağının bilincindeydi.
"Neredesin gülüm! Neden yanımda, koynumda değilsin! Neden!" diye haykırarak masada duranları devirdi bir hışımla.
Cevapsız kalan bir sürü sorusu vardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/262302437-288-k128581.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIM OL
Novela JuvenilGurur ve Gül geçen iki günde birbirine iyice alışmış, kaybolan yılların hasretini gideriyorlardı. "Gülüm hadi sen şimdi uyu annenle benim biraz işimiz var." Diyerek kızının saçlarını öptü. Gül kollarını babasının boynuna sarıp heyecanla yüzüne baktı...