18. Bölüm

919 187 70
                                    


Unuttum desem de inanma sakın anılarla yazdım seni kalbime...

Alparslan aynadan son kez kendine baktı. Anılar ondan daha çok acımasızdı.

Üstelik aradan 2 yıl geçmişken bile... Her şey değişmiş tüm dengeler değişmişti.

Gömleğinin düğmelerini sinirle ilikledi.

"Yardım edeyim mi canım?" naz yaklaşıp Alparslan'ın yakasını düzeltti.

"Naz sabrımı o kadar da sınama. Seninle bir anlaşma yaptık. Sen istediğin gibi Karahan olacak ve yeraltında söz sahibi olacaksın. Ben ise Nil'i unuttuğumu ona kanıtlayacağım."

"Biliyorum Gurur. Derdim seninle değil soyadınla."

"Adım Alparslan Naz. Sadece Alparslan." Kravatını takıp aynada son defa kendine baktı.

Parmağında Nil'in ona aldığı yüzük duruyordu. Çıkarmaya cesaret edememişti. Gerçi çıkarmak aklının ucundan bile geçmemişti.

"Hazırsan inelim."

"Hazırım." Alparslan'ın koluna girdi. Her ikisi de bir çıkar uğruna yapıyordu bunu.


Nil, Alparslan'ın zamanında ona aldığı çiçek bahçesine gelmişti. Bahçenin tam ortasında duran masaya ilerleyip oturdu. Her yerde onlarca anı olması eskileri kapatmayı engelliyordu. Böyle olsun istememişti. Ondan nefret etsin istememişti. Hala ona aşık sanıyordu. Çünkü Nil'in aşkı hala ilk günkü gibiydi.

Arkasına yaslanıp yanında getirdiği rakıyı bardağa doldurdu. Gözlerini usulca kapatıp çiçek kokularını içine çekti.

" Burada onlarca gül varken neden ben senden başka göremiyorum?"

Nil gülerek Gurur'un yanağını okşadı.

"Gurur bey siz böyle cümleler kurabilir miydiniz?"

"Arada oluyor yüreğim çok alışma." Gülerek Nil'i kolunu altına aldı.

"Seni çok seviyorum Gurur." Alnını alnına yasladı.

"Seni çok seviyorum gülüm..."

Yapamazdı. Ellerinden kayıp gitmesine bu kadar kolay izin veremezdi. Bu zamana kadar bunca kederi bir hiç için çekmemişti. Aşkı için savaşacaktı. Yeniden ve yeniden...

Bardağı kafasına dikip hızlıca arabasına koştu. Nil devri tekrardan başlayacaktı. Bunu kendisi başlatacaktı...


Alparslan ve Naz balo salonuna gelmiş davetlilere selam veriyorlardı. Gözleri tek bir kişiyi arıyordu. Ceylan gözlüsünü.

"Sen takıl geliyorum." Diyerek Su'nun kucağına oturan kızının önünde diz çöktü. Kollarını ona sıkıca sardı.

"Prenses gibi olmuşsun gülüm." Saçlarını kokladı gül gibi kokan kızının.

Takım elbise giymiş boynundaki papyonu çekiştiren Asil'e güldü hafifçe. O da hiç sevmezdi papyon takmayı. İlk ve son kez Nil ile düğünlerinde takmıştı.

Uzanıp saçlarına bir öpücük kondurdu. Ardından çaktırmadan boynundan papyonu çekip oğluna göz kırptı.

"Sen de çook yakışıklı bir kral olmuşsun babacığım. Annemi gördün mü hani gelecekti?" kocaman simsiyah gözlerle babasına baktı.

"Teyzeciğim annen gelemeyecek işleri çıktı anlattım ya ben sana." Su da burada bulunmak istemiyordu. Ablası kim bilir ne haldeydi. Kim bilir nasıl kırılmıştı o sevgi dolu kalbi...

KARANLIĞIM OL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin