Can Kırıkları

4.8K 147 132
                                    

Bir rüzgar esti. Tepesindeki ağaçların dallarının birbirine değip çıkardığı ses ve havanın uğultusu birleşip kulağına gelirken Ali gözlerini açtı. Üstünden geçen kuşları görebiliyordu. Yaklaşan fırtınadan kaçıyorlardı. 

Ali o fırtınaya çoktan tutulmuştu bile. Sert rüzgar estikçe içindeki rüzgar kalbinin çevresine vuruyordu sanki. Gözlerinden akan yaşlar içindeki fırtınanın yağmuruydu belki de. Kendini bir kent ormanına atmıştı ve çok kişinin geçmediği bir çimde sırt üstü uzanmıştı gözünden akan yaşlarla gökyüzünü, ağaçları izliyordu. Ali'nin kalbi kırılmıştı hem de öyle kırılmıştı ki ruhundan bir parça kopmuş gibi hissediyordu şimdi. Abisine verdiği söz bile ağır geliyordu şu anda ona. Ali neşterini alıp onda huzur bulamıyordu bile. 

Çünkü abisine verdiği sözü tutturmamışlardı Ali'ye. Canı çok yanıyordu bir o kadar da içinde çok soğuk bir yer vardı. Resmen hastaneden atılmıştı. Hem de ona söylemeden birden yapmışlardı bunu ona babası gibi olan Adil Hoca, hayatta en çok sevdiği insanın yerine koyduğu Ferman abisi... Ali abisi öldükten sonra abi kelimesini hep canı yana yana kullanmıştı, boğazına düğümlenip otururdu abi kelimesi. Ferman Hoca'yla tanışınca onu tanıyıp aradaki buzları eritince birden abi kelimesi yeniden çok güzel gelmeye başlamıştı Ali'ye. Abi kelimesini duyduğunda canı yanmayı bırakmış yeniden mutlu etmeye başlamıştı onu. Şimdi ise soğuktu işte yeniden.

Ali abi kelimesini düşünürken bile yine canı yanıyordu tıpkı Ahmet öldüğünde olduğu gibi. Oysa Ferman'a abi dediğinde tekrar bu acıyı hissetmeyeceğine emin olmuştu. 

Üstelik Ferman ona açıklama bile yapmamıştı Ali olayı kendi öğrenene kadar. Kriz geçirirken de dediği şey sen  benim kardeşim değilsindi. Sen benim kardeşim değilsin. 

Ben her yerde seni kayıramam. 

"Ben senin beni kayırmanı istemedim hiçbirinizin kayırmanızı istemedim ben zaten çok iyi bir cerrahım..." Dedi Ali kendi kendine fısıldayarak.

Ali gözlerini kapattı. Aklına Nazlı'nın biz ayrıldık diye sırtını dönüp ona gitmesi gelmişti. Oysa Ali onu çok seviyordu sadece onun otizmli olmasını anlamasına ihtiyacı vardı. Sonra Adil Hoca'nın da onun kovulmaması için hiçbir şey yapmaması aklına geldi. Derin bir nefes aldı Ali ve yağmurun ilk damlaları dökülürken gökyüzünden açtı gözlerini. 

"Neden kimse sevmiyor beni?" Dedi Ali. "Neden kimse beni sevmiyor neden? Bu kadar zor mu beni sevmek? İnsan sevdiğini seçmez mi? Neden seçmez insan sevdiğini..." 

Birazdan hastaneye gidip işlemleri halletmesi gerekiyordu. Ali hayatında ilk kez bu kadar yalnız, iğrenç, yüzüstü bırakılmış ve terk edilmiş hissetmiyordu ama yine de yıllar sonra onu gerçekten seven bir aile bulduğunu ve bir daha bu duyguları hissetmeyeceğini sanmıştı. 

Ferman ona sen benim kardeşimsin dediğinde gerçekten kastettiğini sanmıştı.

Yağmur birden deli gibi bastırmıştı Ali sırılsıklam olmuştu ama soğuk hissetmiyordu. İçindeki kor ateşi onu yakıp bitiriyordu sanki ve ne yapacağını bilmiyordu. Şimdi nereye gidecekti? Bu hastanede otizmli olmasına rağmen elinden geleni yaparak tutunabilmişti ama şimdi nasıl yapacaktı? Ali'nin tekrar başlaması gerekiyordu her şeye. 

Ellerini iki yana açtı Ali ve sırılsıklam olurken tekrar gözlerini kapattı ve deli gibi hıçkırmaya başladı. Kendini hiç hissetmediği kadar yalnız hissediyordu. 

&&&&&

Ferman kendini odasındaki masada uyuyakalmış bir şekilde buldu. Boynu tutulmuştu ve kafası patlıyordu Ferman'ın ama dün akşamdan sonra eve gitmek istememişti. Ofisinde düşünceler içinde uykuya dalmıştı öyle. Kendine geldikten sonra elini yüzünü yıkadı ve önlüklerini giyerek odadan çıktı. Beliz'in odasına gelince kapıyı çaldı ve içeri girdi. 

Sana Ulaşmak İçinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin