"Hocam tuvalete gidebilir miyim?"
Jungwoo karnını tutarak elini kaldırdığında hepimiz ona bakmıştık. Yüzünden acı çektiği gayet net anlaşılıyordu. "Daha yeni gitmedin mi Jungwoo? İyi olduğuna emin misin? Çıkışta doktora görün." Bay Jung'un sesi oldukça endişeli çıkıyordu.
"İyiyim hocam sanırım üşüttüm. Doktora görüneceğim hocam ama önce lavaboya gitmem gerek."
Bay Jung gitmesine izin vereli yaklaşık 20 dakika olmuştu ama Jungwoo hâlâ gelmemişti.
"Jeno, git bak bakayım Jungwoo'ya. Gideli kaç dakika oldu gelmedi hâlâ."
Jeno sınıftan çıktıktan birkaç dakika sonra zil çalmıştı. Minji ve ben sınıftan çıkıp koridorda yürürken kucağında baygın yatan Jungwoo olan Jeno'yu görmeyi beklemiyorduk.
"Minji ambulansı ara acil! Jungwoo iyi değil!"
Minji telaş olmuş bir şekilde titreyen elleriyle ambulansı aramıştı. Jeno okuldan dışarı çıkarken Minji ve ben de peşinden koşuyordum. Bahçeye geldiğimizde çimlerin üstüne bırakmıştı Jungwoo'yu.
"Jungwoo, aç gözlerini. Jungwoo kendine gel!"
Etrafımıza çoktan öğrenciler toplanmıştı bile. Hepsi yanındakiyle konuşup öylece seyrediyorlardı olanları.
"Jungwoo!"
Doyoung'un bağırmasıyla hepimiz ona dönmüştük. Jungwoo'nun dibine çökmüş, baygın bedeni sarsıyordu.
"Jungwoo uyan. Jungwoo uyansana! Niye bayıldın ki sen şimdi durup dururken?"
Etrafına bakarken önlerdeki bir kızın su şişesini alıp Jungwoo'nun boynunu, yüzünü ıslatmıştı suyla. Çıldırmış gibiydi, titreyen ellerindeki su şişesi suyun her tarafa saçılmasını sağlamıştı.
"Doyoung sakin ol, ambulansı aradık. Gelecekler şimdi, iyileştirecekler Jungwoo'yu."
Gözleri dolmuş olan Doyoung bana baktı, ardından da sarıldı. "İyileşir değil mi Seolhyun?"
Kollarımda ağlayan minik tavşanın saçlarını okşayıp onu teselli ettim.
"İyileşir tabi, yanında arkadaşları olduktan sonra."
🌸🌸🌸
Jungwoo hastaneye kaldırılalı 3 gün olmuştu. İlk gün hep birlikte hastaneye gitsek de Jungwoo ile görüşememiştik. Doktor gelmemize gerek olmadığını ve bir gelişme olursa bizi arayacağını söylemişti fakat buna rağmen Doyoung her gün onu görmeye gidiyordu.
Son derse gireceğimiz zaman Doyoung hızlıca çantasını topuyordu. Telaşlı bir hali vardı.
"Hey, 1 ders daha var Dodo. Nereye gidiyorsun?"
"J-jungwoo," dedi kelimeleri bir araya getirmeye çalışarak. "Durumu ciddiymiş. Acilen yanına gitmem gerek."
Tam çıkışta birlikte gideceğimizi söyleceğim sırada çoktan sınıftan çıkmıştı bile.
Ders geçmek bilmemişti resmen, aklım sürekli Doyoung ve Jungwoo'daydı. Zil çaldığında ise hepimiz sınıftan fırlamıştık. Yuta'ya da mesaj attığım için her şeyden haberdardı.
Okul bahçesinde bizi bekleyen Yuta'yı gördüğümde yanında Soobin ile bize doğru geliyorlardı.
🌸🌸🌸
Otobüsten inip hastaneye geldiğimizde Jungwoo'nun odasını bulmamız zor olmamıştı fakat yere çökmüş bir Doyoung beklemiyorduk.
"Doyoung iyi misin?"
Jeno'num seslenmesini ya duymamıştı ya da duymamıştı. Karşısındaki duvara boş bakışlar atıyordu.
"Doyoung!"
Daha güçlü bir şekilde bağırınca fark etmişti bizi. "O iyi mi?"
Doyoung dolan gözleriyle gülümsedi ve elleriyle oynadı. "Değil. İyi değil. Tekrar uyuşturucu almış. Vücudu güçsüz düşmüş. Doktor kurtulmasının zor olduğunu söyledi."
"İyi de nasıl olur? Uyuşturucuyu ne zaman kullanmış, hep birlikte değil misiniz zaten? Jungwoo söz vermişti bize, sözünden dönecek biri değil o."
Minji'nin sesi titremeye başladığında Jeno kendisine çekip sarılmıştı. Jeno da dolan gözlerini saklamaya çalışıyordu.
"Bilmiyorum ama kullanmış işte. Ya bizi çok güzel kandırdı ya da biri ona haberi olmadan verdi."
Doktorlar Jungwoo'nun odasına koştuğunda anlamıştım sonunun geldiğini.
Bir süre içeride kaldı doktorlar. İçeriden gelen seslerle herkes dolu gözlerle birbirine bakıyordu. Herkesin üstünde dolanan gözlerim en son Yuta'da durmuştu. Ağlamamak için kendimi sıktığımı anlamış olmalıydı.
"Gel buraya."
Beni kolları arasına aldığında kollarımı beline sardım. Sakinleşene kadar öylece durmuştuk ikimiz de. Ayrıldığımız zaman alnıma minik bir öpücük kondurmuştu.
Kapı açıldığında doktorun odadan çıktığını anlamıştım. Gözlerimi kapatıp duymaktan korktuğum kelimeleri dinledim.
"Hastayı kaybettik. Üzgünüm."
Doyoung'un ağzından kaçan hıçkırıkları Minji'ninkiler devam ettirmişti. Gözlerimi yavaşça açtığımda Soobin'e sarılmış ağlayan Doyoung'u görmüştüm. Gözlerimi onlardan çekip Yuta'ya çevirdim. Gözleri dolu dolu bana bakıyordu. Demin ayrıldığım kolları arasına bir daha girerken akan gözyaşlarım gömleğini ıslatıyordu. Onun gözyaşları da benim gömleğimi ıslatırken kollarımın arasındaki bedenine daha çok sarıldım.
Jungwoo'yu kaybettiğimizde böyle olduysam Yuta'yı kaybedeceğim zaman nasıl dayanacaktım? Şuan bana destek olan Yuta vardı, o ölünce bana kim destek olacaktı?
°°°
Hüngür hüngür qğloyorum iyi dğeilim
Anama sövmeyin lütfen tşk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When Will You Come Back? ▪︎NAKAMOTO YUTA✅
Fanfiction''Ben hastayım." Hıçkırıklarının arasından zorla konuştuğunda saçlarını okşadım. Saçlarını okşamayı seviyordum. "Koca adam oldun hâlâ hasta oluyorsun." Ağlamakla gülmek arasında dediğim şeyle ayrıldı benden. "Değil mi, koca adam oldum ama hâlâ has...