12. We never broke up

117 9 21
                                    

Sabah evden biraz erken çıkıp Yuta'ların evine gitmiş ve onu beklemeye başlamıştım. Her ne kadar okula gelip yorulmasını istemesem de beni dinlemeyecekti. Ben bahçedeki salıncağa oturmuş Yuta'nın gelmesini beklerken evin dış kapısı açılmıştı.

"Anne ben çıktım!"

Terlik seslerinden Ren teyzenin geldiğini anlamıştım. "Bir şey olursa ara. Almaya geliriz."

Ren teyze Yuta'nın yanaklarını sıkıp öpücük kondurduktan sonra kapı kapanmıştı. Yuta etrafa bakıp beni gördüğünde yanıma gelirken gülümsedi. "Rolleri değiştik sanırım. Neyse iyiymiş ya böyle, birini beklemem gerekmiyor."

Salıncaktan kalkıp yanına gittim ve saçlarını karıştırdım. "Bir kere ben o kadar uzun sürede hazırlanmıyorum Yuyu. Haksızlık etme."

Kollarımı göğsümde birleştirip yürümeye başlarken o da arkamdan geliyordu. Okulumuz uzak olmadığı için yürüyerek gidecektik bugün de.

Bana yetişip kolunu omzuma atıp beni kendine çektiği sırada saçlarıma öpücük kondurmayı da ihmal etmemişti. "Seol hanım sinirlenmiş. Neyse ki gönlünü almayı biliyoruz."

Gülümsemiştim. Gerçekten de gönlümü alması biliyordu çünkü.

Okula geldiğimizde ilk onun sınıfına gitmiştik, her ne kadar o istemese de. Soobin sırasında oturup ders çalışıyordu. "Selam Soobin."

Soobin bizi gördükten sonra gülümsemiş ve selam vermişti.

Yuta tuvalete gideceğini söyleyip sınıftan çıktığı sırada Soobin'in yanında bulmuştum kendimi.

"Soobin, Yuta'ya bir şey olursa bana haber ver tamam mı?"

Soobin bir şeyler olduğunu seziyordu ama neler olduğunu sormamıştı. Bu iyi bir şeydi çünkü şuan bunu açıklamak benim için zordu, hâlâ kabullenebilmiş değildim.

Zil çaldığı zaman çantamı alıp sınıftan çıkarken Yuta da içeri giriyordu. Kollarımı birkaç saniyeliğine ona dolayıp geri çekilirken ikimiz de gülüyorduk.

🌸🌸🌸

Minji ve Jeno ile kantine gelmiştik Soobin ve Yuta'yı bekliyorduk.

Telefonumla oynarken yanıma biri oturmuştu. "Sonunda teşrif edebildiniz Yuta hazretleri."

"Geldik işte Seol, çok acıktıysan beklemeseydin." Kafamı iki yana sallarken Jeno ve Minji hepimize yemek almaya gitmişti.

"Doyoung hyung yok mu?"

Soobin'in sorusuyla ona baktım. Bakışları fazlasıyla meraklıydı. "Jungwoo'dan sonra hiç gelmedi okula. Aradığımda da açmıyor telefonlarımı."

Jeno ve Minji yemeklerimizi getirdiğinde uzanıp iki tane sandviç almıştım. Birini Yuta'ya uzattım ve kendiminkini açıp yemeye başladım.

Ben neredeyse bitirdiğim zaman Yuta birkaç ısırık alıp bırakmıştı. "Yemeyecek misin?"

Kafasını iki yana sallarken yüzünden huzursuz olduğu belliydi. Son lokmamı da ağzıma atıp oturduğum sandalyeden kalktım. Bana sorar gözlerle bakıyordu. "Bahçeye çıkalım."

O da sandalyesinden kalktığında yemediği sandviçini almıştım elime. Belki yerdi.

"Biz bahçeye çıkıyoruz, geliyor musunuz?"

Minji ve Jeno bizimle birlikte bahçeye gelirken Soobin sınıfa çıkıp ders çalışacağını söylemişti.

Boş bir kamelya bulup oturduğumuzda elimdeki sandviçi Yuta'ya uzattım. "Yemek istemiyorum Seolhyun."

"Yuta iyi misin? Normalde o sandviç sana az gelir, gider bir tane daha alırdın."

Minji bir açıklama bekliyor gibi duruyordu. Yuta'ya baktığımda gözlerini sandviçinden alıp bana bakmıştı. Gözlerim tekrar dolarken Jeno ve Minji'ye döndüm. "Yuta hasta."

İkisinin de yüz ifadesi değişirken bir damla yaş akmıştı bile. Jungwoo'yu daha yeni kaybetmiştik, daha onu atlatamadan Yuta'nın hastalığı altında ezilmiş hissediyordum. Eminim ki onlar da böyle hissediyordu. Jungwoo'nun konusu çok fazla açılmasa da hepimizin derin yarasıydı. Hepimiz üzgündük, pişmandık belki de.

"A-ama iyi olacak. Değil mi Yuta?"

Yuta'nın gözlerinden üzüntü okunurken benim üzülmemi istemediği için sandviçini yemeye başlamıştı. "Yiyorum bakın, iyi olacağım işte."

Ağlamamın durmayacağını anladığımda oturduğum yerden kalkıp okul binasına koşmuştum. Arkamdan Minji bağırarak beklememi söylüyordu.

Tuvalete geldiğimde elimle yüzümü kapatıp ağlamaya devam ediyordum.

"Seolhyun!"

Peşimden tuvalete girip beni ağlarken gördüğünde vakit kaybetmeden sarılmıştı bana.

"Minji ne yapacağım ben? Jungwoo gibi o da giderse nasıl dayanacağım? Benim tüm hayatım Yuta olmuş, Yuta olmadan nasıl yaşayacağım. Hiç ayrı kalmadık ki biz."

Minji saçlarımı okşarken gözyaşlarım iyice okul gömleğini ıslatmıştı. "İyileşecek Seol, iyileşecek. Yuta seni bırakır mı sanıyorsun? Eminim ki Yuta seni bırakmamak için iyileşecek. Güven bana."

Hıçkırıklarım iç çekişlere döndüğünde ondan ayrıldım ve gülümsedim. Musluğu açıp elimi yüzümü yıkarken Minji'nin telefonu çalmıştı.

"Efendim Jeno?" Duyduklarıyla cevap vermeden kapatmıştı telefonu.

"Yuta bayılmış Seolhyun. Koş."

Dışarı nasıl koşup nasıl Yuta'nın baygın bedeninin dibine çöktüğümü hatırlamıyordum. Jeno ambulansı aradığını söyledikten birkaç dakika sonra ambulans gelmişti. En son Jungwoo için gelmişti zaten ambulans.

Yuta'yı ambulansa bindirirlerken ben de peşinden binmiştim. Minji'ye baktığımda eşyalarımızı toplayıp geleceğini söylemişti.

Hastaneye giderken vakit kaybetmemek adına Ren teyzeyi aramıştım. Hastaneye vardığımız zaman geri dönüşü olmayan yollara gireceğimizi hissediyordum.

°°°

AH YUTAMMM🥺🥺🥺

When Will You Come Back? ▪︎NAKAMOTO YUTA✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin