"Duydunuz mu! Kim Jungwoo uyuşturucu kullanırken yakalanmış!"
Sınıfın habercisi olan Beomgyu sınıfa nefes nefese geldiğinde kimse onu takmamış, işine geri dönmüştü. Sabahın erken saatlerinden birinde olduğumuz için çoğu kişi uyuyordu zaten.
"Hey! Daha beyniniz ayılmadı sanırım, duymadınız mı beni?!"
Sınıfın öbür ucunda uyumaya çalışan Jeno, dağılmış saçları ve şişmiş gözaltıları ile Beomgyu'ya bakıyordu. "Jungwoo öyle bir şey yapmaz. Bunu buradaki herkes biliyor Beom. Yanlış öğrenmişsindir."
"Soobin ve Jungwoo aynı yerde oturuyor. Dün akşam polisler basmış sanırım evlerini. Soobin görmüş olanları."
Herkes birbirine bakarken ortam sessizleşmişti. Jungwoo sınıf başkanımızdı, her zaman örnek bir öğrenci olmuştu. Okulda her ne kadar bize öyle gelse de gerçekte öyle değildi demek ki.
Minji yanımdaki sıraya çantasını bırakırken bir şeyler döndüğünü anlamış olmalıydı. Bana soran gözlerle bakarken kolundan tutup sınıftan dışarı çıkarmıştım. Boş bir sınıf bulduğumda içeri geçmesi için kapıyı açtım.
"Jungwoo uyuşturucu kullanırken yakalanmış."
Ağzı açık kalmıştı, sınıfta diğerlerinde olduğu gibi. "Ama nasıl olur ki? Çok örnek, neşeli biri gibi görünüyor dışarıdan. Tek derdi sınavdan 100 yerine 99 almak olan biri."
"Biz de öyle sanıyorduk ama değilmiş işte."
Zil çaldığında sınıfa doğru yürürken Yuta'yı görmüştüm. Gözlerimiz buluştuğunda hızla yanıma geldi.
"Seni arıyordum! Teneffüste bir yere kaybolma, söylemem gerekenler var."
Ben sınıfa girerken o da hızla kendi sınıfına girmişti.
Sırama oturduğumda yan taraftaki Doyoung'la göz göze gelmiştim. "Günaydın!"
"Sana da günaydın Dodo. Çok mutlu gibisin."
Biz konuşurken Bay Jung sınıfa girmişti. Selam verip yerimize tekrar otururken hepimiz sessizdik.
"Olanları çoğunuz duymuşsunuzdur diye düşünüyorum." Sınıftan onaylar mırıldanarak çıktığında devam etti.
"Jungwoo bir süre aramızda olmayacak. Hastanede tedavi görecek. Bu yüzden yeni başkanınız Bomin olacak. Eminim ki bu işin üstesinden gelebilirsin Bomin."
Bomin Bay Jung'u onayladığı zaman vakit kaybetmeden derse geçmiştik.
Zil çaldığında ise Yuta anında damlamıştı yanıma.
"Hadi gidelim."
"Kantine gidiyorsak gelmiyorum?"
"Kantine gitmiyoruz."
Bahçeye çıktığımızda kollarımı birinine bağlayıp ısınmaya çalışarak Yuta'ya kötü bir bakış atmıştım. "Dışarı çıkacağımızı söyleseydin montumu alırdım? Götüm donuyor salak!"
Yeni fark etmiş olacak ki üstündeki montu çıkarıp bana vermişti. İçinde bir tane hırkası vardı zaten.
"Zahmet oldu biraz. Sağol Osaka prensim."
Kocaman güldü ve kolunu omzuma attı. "Ee? Niye çıktık bu soğukta dışarı söylesen mi artık?"
Bahçede turlayan yavaş adımlarımız durdu. "Geçen günkü olayla ilgili konuşmak istedim. O kız yüzünden seni kırmak istemedim, sadece o an öyle olması gerekti. Cidden seni üzmek istemedim Seol. Üzgünüm."
Soğuktan kızarmış burnuna bakarken titreyen vücudu üzdüğünü açıkça ele veriyordu. Montunu geri versem de almayacaktı. Peşimden geleceğini bildiğim için okula adımlarla başladım.
Peşimden gelen adım sesleriyle gülümseyip bedenime büyük gelen montun içine gömüldüm. "Bir şey demeyecek misin?"
"İçeri geçelim de öyle konuşalım Yuta."
Kaşlarını çattı."Hayır Seolhyun. Affedildiğimi duyana kadar buradayım."
Yuta'nın ne kadar inatçı olduğunu en iyi ben bilirdim çünkü inadı hep benim üstüme olurdu. Dayanamayıp kabul edeceğimi de en sonunda biliyordu. Bu hep böyle olmuştu.
"Tamam affettim. Hadi geçelim içeri. Hasta olacaksın yoksa."
Soğuktan dişleri birbirine çarparken gülümsedi ve kollarını iki yana açtı. "Bir kere de sarılalım?"
Vakit kaybetmeden kolları arasına girip kafamı göğsüne yasladım. Bedeni buz tutmuştu.
Hızla ayrıldıktan sonra bir kolunu tutup okul binasına koşmaya başladım.
İçeri girdiğimizde koridordaki kaloriferin birine yapışmıştık ikimiz de. Yüzümüzdeki gülümseme ise soğuğa inat yüzümüzden silinmemişti.
°°°
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When Will You Come Back? ▪︎NAKAMOTO YUTA✅
Fanfiction''Ben hastayım." Hıçkırıklarının arasından zorla konuştuğunda saçlarını okşadım. Saçlarını okşamayı seviyordum. "Koca adam oldun hâlâ hasta oluyorsun." Ağlamakla gülmek arasında dediğim şeyle ayrıldı benden. "Değil mi, koca adam oldum ama hâlâ has...