11. I'm sick

126 10 58
                                    

Soobin'lerin evinde toplanmıştık. Hepimiz yerdeki halı desenlerine bakıyorduk. İlk lafa giren yanımda oturan Doyoung oldu.

"Doktorla konuştum. Jıngwoo'nun sürekli yanımda olduğunu ve uyuşturucu almadığını söyledim ama kanında uyuşturucu çıktığını gösteren raporu gösterdi bana. Kullandığı bir ilaç olup olmadığını sorduğunda hayır dedim ama sonra abimin verdiği vitamin hapları aklıma geldi."

Derin bir nefes alırken Minji ile göz göze gelmiştik. Aynı şeyi düşünüyor olmalıydık ki ikimizin de bakışlardan korku akıyordu.

"Meğerse abim kandırıyormuş bizi. O haplar vitamin hapı değil uyuşturucuymuş! Nasıl Jungwoo'dan şüphe ederim?! Böyle bir şey yapacağına nasıl inanırım?! Çok aptalım Tanrım! Ölümüne ben sebep oldum! Lee Taeyong cezanı çekeceksin!"

Kafasına vurmaya çalışan Doyoung'un ellerini tutup engel oldum. "Bilemezdik ki Doyoung. Bilsen öyle bir şey yapar mıydın? Suçsuz birini öldürür müydün?"

Doyoung akan göz yaşlarıyla birlikte kafasını kaldırıp bana baktı. "Öldürmezdim, ben kötü biri değilim."

Yeniden ağlamaya başlayınca sarılmıştım ona. "Abin kötü diye sen de kötü biri olmuyorsun Dodo. Üzme kendini daha fazla."

"P-peki biz? Onun hastaneden kaçmasına yardım ettik! Biz de suçluyuz işte!"

Jeno'nun bağırmasıyla Doyoung'dan ayrıldığım sırada Soobin lafa girmişti. "Saçmalama Jeno, bizim amacımız kötü değildi ki. Sadece yardımcı olmaya çalışmıştık."

"Amacımız iyi veya kötüydü. Karşı evde ağlayan kadının sesini duymuyor musunuz? Kadın evladını kaybetti ve bunda bizim de parmağımız var."

Minji'nin sakin çıkan seni beni germişti. Yeniden sessizlik olduğunda bı sessizliği olan Yuta olmuştu.

"Soobin, banyo ne tarafta?"

Eliyle burnunu tutuyordu yine.

Soobin ona banyoyu gösterirken ben de peşinden gitmiştim. "Emin misin bir şey olmadığından Yuta? Okulda kaç kere tuvalete gidiyorsun burnun kanıyor diye, yeme beni."

"İyiyim dedim işte Soobin. Sorgulama şimdilik. Yakında öğrenirsin sen de."

Soobin banyodan çıktığında bana bakıp içeri geçmişti. Yuta ise burnundan akan kanları silmekle meşguldü.

"Ee Yuta. Dökül bakalım, neler oluyor?"

Seslenmemle yerinden sıçramıştı. "Hiçbir şey olmuyor Seol. Gördüğün gibi."

"Gördüğüm kadarıyla çok şey oluyor Yuta! Sahalardan inmeyen Yuta beyimiz yataktan zor kalkıyor, dayak yese burnu kanamayan Yuta beyin sürekli burnu kanıyor, yemem yemeyi çok seven Yuta beyimizin son zamanlarda iştahı yok! Şimdi içeri geçeceğim, birazdan kalkıp eve gidiyoruz ve sen bana her şeyi anlatıyorsun."

Dediğim gibi içeri geçip biraz daha oturduktan sonra yapmam gereken işler olduğunu söyleyip Yuta ile birlikte kalkmıştık. Onların evine geldiğimizde kendini direkt koltuklara atıp gözlerini kapatmıştı.

"Hey hey, uyumak yok! Kalk hemen!"

Yuta gözlerini bile açmadan mırıldandı. "Cidden çok yoruldum Seol, azıcık dinlenelim anlatacağım her şeyi. Söz."

Gerçekten yorulduğunu görebiliyordum. Odasından bir pike alıp uyumuş bedenine örtüp karşısındaki koltuğa kurulmuştum ben de. Onu izlerken ben de onun gibi uyuyakalmıştım.

Uyandığımda Yuta yoktu. Yattığım koltuktan kalkıp Yuta'nın odasına adımladım. Odanın kapısı aralıkta ve ben yatağında oturan Yuta'yı yandan gayet net görebiliyordum.

Yuta telefonla konuşuyor ve sık nefesler alıyordu. Telefonu anladığını belirten birkaç sözle kapattığında telefonu usulca yatağına bıraktı. Giymiş olduğu kazağın kollarını omzuna kadar çekti ve kollarındaki morluklara bakıp tebessüm etti.

"Cidden ölmem değil mi? Hem henüz çok erken. Daha yaşayacak günlerim var benim. Tanrım, ölmeyeceğim değil mi? Yaşamam için bana müsaade et. Lütfen."

Elleriyle yüzünü kapatmış ağlarken daha fazla dayanamayıp yanına gidip sarıldım ona. "S-seol," dedi kollarını bana sararken.

"Hm?"

"Ben hastayım." Hıçkırıklarının arasından zorla konuştuğunda saçlarını okşadım. Saçlarını okşamayı seviyordum.

"Koca adam oldun hâlâ hasta oluyorsun." Ağlamakla gülmek arasında dediğim şeyle ayrıldı benden.

"Değil mi, koca adam oldum ama hâlâ hasta oluyorum ve senin için ufak yaramaz bir kardeşten farkım yok." İkimizin de gözlerinden yaşlar akıyordu ve biz hem gülüp hem ağlıyorduk. Ben onun göz yaşlarını silince o da benimkileri silmişti.

"Koca adam olduğun kısmı doğru ama seni ufak yaramaz bir kardeş gibi görmüyorum Yuta."

Yaşlı yanaklarına birer tane öpücük kondurup tekrar kollarımı bedenine sardım. İkimizin de sarılmaya ihtiyacı vardı. Kafama konan öpücükleri hissettiğimde doğru kişinin yanında olduğumu biliyordum.

°°°°
Yarın benim gibi Yks'ye girecek olanlara başarılar diliyorum, içimizden geçmez inş

When Will You Come Back? ▪︎NAKAMOTO YUTA✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin