Hastanenin önünde durduğumda kendime sakinleşmek içim birkaç saniye zaman tanımıştım. Yuta'yı görmeyeli neredeyse 1 yıl olacaktı ve ben onu gerçekten çok özlemiştim.
Evet, Japonya'ya onun için gelmiştim.
En son geçtiğimiz hafta konuşmuştuk ve benim buraya geleceğimden haberi yoktu. Ben de ona sürpriz yapmak istemiştim.
Hazır olduğuma ikna olduktan sonra Binaya girmiş ve Yuta'nın olduğu bölümü öğrenmiştim. Merdivenleri çıkarken heyecandan dizlerim titriyor, avuçlarım terliyordu.
En sonunda gelmiştim Yuta'nın olduğu yere. İçeri girmeden önce derin bir nefes alıp kapıyı tıklattım.
''Seolhyun ile konuşacağım için hazırlanıyorum hemşire. Daha sonra gelseniz olur mu?''
Heyecanla atan kalbim bu sözlerle iyice delirmişti. Yine de sakin olmaya çalışıp kapı kolunu yavaşça aşağı indirip kapıyı araladım. ''Yuta chan?''
Duvardaki aynanın önünde durmuş şapkasını düzeltirken başındaki elleri durdu. Kocaman olmuş gözleriyle bana bakarken gözlerimin dolmasını engelleyememiştim. ''S-seol?''
İçeri girip kapıyı kapattığımda ikimizin de gözleri doluydu ama yüzümüz gülüyordu. Vakit kaybetmeden yanına gittiğimde kolları arasına almıştı beni. Ellerim sırtını okşarken ağlamaya başlamıştım bile.
''O-o kadar özlemişim ki s-seni! Sensiz nasıl 1 yıl dayanmışım Yuta?''
Omzuma damla damla düşen gözyaşlarıyla onun da ağladığını anlamıştım. Bir eli saçlarımda dolaşırken öbür eli belimi sarmıştı. Kendimi en çok güvende hissettiğim yerdeydim.
Bedenini gözlerime bakmasına yetecek kadar geri çektiğinde gülmüştü. ''Yuta chan mı dedin sen bana?''
''Evet, senpai mi diyecektim yoksa?''
Kaşlarını çattı. ''Tabiki de senpai diyecektin! Japoncayı unutmuşsun sanırım biraz. Ben sana tekrar için yardım edeceğim. Sen hiç merak-''
Ellerimle yüzünü avuçladığımda susmuştu. ''Susuyor musun yoksa ben mi susturayım?''
Onu öpeceğimi sanmış olmalı ki sırıtmıştı. ''Sen sustur.''
Ben de onun gibi sırıtmış ve yanaklarındaki ellerimle yanaklarını sıkmıştım.
''Hey hey, acıyor! Tamam sustum!''
Ellerimi çektikten sonra yüzüne baktım. Her ne kadar acımadığını bilsem de içim rahat etmemişti. Yanaklarına birer tane öpücük kondurduktan sonra tekrar baktım yüzüne. Dudaklarındaki gülümseme beni de gülümsetmişti. Dayanamayıp gülen dudaklarını da öptüğümde kalbim hızlanmıştı yine.
Kafamı göğsüne koyduğumda kahkahası odada yankılanmıştı. ''Hem öpüyorsun hem utanıyorsun ha?''
Kafamı göğsünden zorla kaldırmış ve yüzümü elleri arasına aldığında kızarmış yüzümü görmüş ve yine gülmüştü. Ben kaşlarımı çatarken gülmesini durdurmayı başarmış ve dudaklarıma öpücük kondurmuştu. Ayrıldıktan sonra yüzümü serbest bırakmış ve odadaki yatağına ilerlemişti.
Yatağına oturup sırtını yatak başlığına yaslarken yana kayıp bana yer açmıştı. Ayakkabılarımı çıkarıp yanına yaklaştığımda karşımızdaki boş duvara bakıyorduk sadece. Elimi tuttuğunda kendimi omzunda yatarken bulmuştum. Gözlerim kapanırken kafamın üstünde hissettiğim kafasıyla yerime daha çok sinmiş ve gülümsemiştim. Son 1 yıldır en huzurlu olduğum an bu andı.
°°°
20. Bölüm final
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When Will You Come Back? ▪︎NAKAMOTO YUTA✅
Fanfiction''Ben hastayım." Hıçkırıklarının arasından zorla konuştuğunda saçlarını okşadım. Saçlarını okşamayı seviyordum. "Koca adam oldun hâlâ hasta oluyorsun." Ağlamakla gülmek arasında dediğim şeyle ayrıldı benden. "Değil mi, koca adam oldum ama hâlâ has...