15. I'm going to Japan

106 9 28
                                    

''Ren! Hoş geldiniz, Yuta tatlım iyi gördüm seni.''

Annem Yuta'nın yanaklarını sıkarken ikisi de gülüyordu. Yuta'nın arkasından gelen Shou amca yanağımdan makas almış ve babamla yumruk tokuşturmuşlardı.

Hep birlikte annemle hazırladığımız kahvaltı masasına otururken Yuta şans eseri annemle Ren teyze arasına oturmuştu. İkisi de Yuta'nın tabağına bir sürü şey dolduruyor, yeter demekten anlamıyorlardı.

''Anne, Min teyze yeter. Yiyemem ben bunların hepsini.''

Tabağına bir tane de ben salatalık koyunca gözlerini büyütüp bana bakmıştı. ''Sen de mi güzelim?''

''Hıhı, ben de.''

Ara sıra dediği bir kelimeydi güzelim. Ama bu sefer daha farklı gelmişti kulağıma. Ben sırıtırken o da benim sırıttığımı görüp sırıtmıştı.

🌸🌸🌸

Kahvaltıdan sonra gitmelerine hâlâ biraz vakit vardı. Odama geçerken içim daralıyordu. Yıllardır ondan uzun süre ayrı kalmamıştım. Ayrı kalmak istemiyordum.

''Yuta.''

''Seolhyun.''

İkimiz de aynı anda konuştuğumuz için ilk başta birbirimize şaşkına bakmış, ardından kahkahayı patlatmıştık.

Dayanamayıp gülen yüzünü mıncırırken elleriyle ellerimi engellemeye çalışıyordu. En sonunda elleri ellerimi tuttuğunda ellerimi tutup beline sardı. Kendi ellerini de belime sardığında kalbim hızlanmıştı. Onun kalp atışını duyacak kadar yakındım ona.

''Beni bekleyeceksin değil mi? Ne olursa olsun.''

Kafamı olumlu anlamda sallarken gözlerinin içine bakıyordum. ''Bekleyeceğim seni. Ne olursa olsun.''

Sözlerimden sonra kocaman gülümsedi.  ''İşte benim güzelim.''

Kulağımı kalbinin üstüne koyduğumda o da kafasını omzuma koymuştu.

''Orada da seni salmayacağım bu arada. Benden kurtuluşun yok. Tatillerde de gelirim belki yanına. Hım?''

''Senden kurtulmak isteyen kim? Sadece tatillerde değil istediğin zaman gel Seol. Seni her zaman bekliyor olacağım.''

Gözlerim dolmuştu ama şuan ağlamayacaktım. Yuta gidince ağlamak için bol vaktim olacaktı zaten.

''Yuta, yavaş yavaş çıkıyoruz.''

Shou amcanın bağırmasıyla istemeyerek ayrıldık birbirimizden. Dolmuş gözlerine baktım önce. Kızarmışlardı. Sonra saçlarına çıkardım gözlerimi. Uzamış siyah saçlarını okşadım son kez. Onı  bir daha ne zaman göreceğimi bilmiyordum çünkü.

''Saçların, onları seviyordum ama gidiyorlar. Sakın sen de gitme. Saçların gibi.''

Kolları arasından çıkacakken izin vermedi. Bu sefer de o değdirdi dudaklarımızı. Birkaç saniye öyle kaldıktan sonra ayrılıp yüzümü inceledi. Alnıma, yanaklarıma öpücükler kondurdu. Gitmeden önce söylediği son söz saatlerce,belki de günlerce aklımdan çıkmayacaktı.

''Küçükken sana hayran olan bu çocuk artık seni seviyor.''

°°°

When Will You Come Back? ▪︎NAKAMOTO YUTA✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin