Yeni fizik hocamız sınıftan içeri girdiğinde sınıftaki uğultu kesilmişti. Herkesin dikkatini çekmiş olmalıydı. Adam fazlasıyla yakışıklıydı.
"Hepinize merhaba arkadaşlar. Ben yeni fizik öğretmeniniz Jung Yoon Oh. Sene sonuna kadar derslerimizi birlike işleyeceğiz."
Sınıfa göz gezdirdi. Herkes pür dikkat hocayı izliyordu. Daha önce sınıfın hiç bu kadar sessiz olmadığına yemin edebilirdim.
Bir sorun olmadığını gören Bay Jung konuşmasına devam etti.
"Yeni bir arkadaşınız var gençler."
Kapının dışında bekleyen kişiye seslendi. İçeri giren çocuk yavaşça içeri girdi ve gözlerini sınıfta gezdirdi.
"İsmim Lee Doyoung. Umarım iyi geçiniriz."
Eğilip selam verdiğinde Bay Jung arkamdaki boş sırayı gösterdi. Doyoung arkama doğru gelirken göz göze gelmiştik. Bu çocuk bir şeye benziyordu ama neydi?
"Seolhyun, Doyoung'a yardımcı olursun alışana kadar değil mi?"
Neden Jungwoo'nun ilgilenmediğini soracaktım ki sırasında olmadığını fark ettim. Bugün gelmemiş miydi?
"Tabi hocam. Hiç şüpheniz olmasın."
Zil çaldığında hoca sınıftan çıkarken ben de oturduğum yerde arkaya dönmüştüm. Elimi uzatıp kendimi tanıttım. "Seolhyun ben."
Elimi sıkıp gülümsedi. "Doyoung ben de. Biliyorsun zaten."
Yanımdaki Minji de elini uzatmıştı. "Minji ben de."
İkisi selamlaşırken yerimden kalktım. Bana sorarcasına bakarken kafasındaki soru işaretini giderdim. "Okulu gezdireceğim sana. Kalk hadi."
Doyoung ile birlikte sınıftan çıkarken karşıdan gelen Yuta bizi görmüştü. Yanımıza gelip kolunu omzuma atmıştı. "Bu kim Seol?"
"Sana da günaydın Yuta hazretleri."
"Günaydın günaydın. Bu tavşan kim diyorum?"
Evet! Tavşana benziyordu! Doyoung'un kaşları çatılmıştı. "Ben tavşan değilim!"
Yuta bu sözlerle kahkaha atmıştı. "Ne demek tavşan değilsin?! Basbayağı tavşansın işte!"
Doyoung ağzını açıp bir şey diyecekken omzumdaki kolu ittim vu Doyoung'un kolunu tutup çekiştirmeye başladım. "Yuta işimiz var gelme peşimizden!"
Arkamdan sövdüğünü tahmin edebiliyordum ama şuan bunu umursayacak değildim.
🌸🌸🌸
Öğle arası zili çalalı yaklaşık 15 dakika olmuştu ve sınıf bomboştu. İşin garibi ise Yuta hâlâ yanıma gelmemişti. Normalde zil çalar çalmaz sınıfa damlar ve çok acıktığını söyleyerek kafamı şişirirdi.
Daha fazla dayanamayıp sınıftan çıkıp Yuta'nın sınıfına gitmeye karar verdim.
Camdan baktığımda Yuta sınıfta yoktu. Bir süre düşündüm. Nereye gitmiş olabilirdi?
Sağ tarafıma döndüğümde Yuta'nın geldiğini gördüm. Yanında bir kızla konuşuyordu. Ne zamandır yanıma gelmesini bekliyordum ve o kızla sohbet mi ediyordu cidden?
Göz göze geldiğimizde hızla yanına gittim.
"Kaç dakikadır seni bekliyorum Yuta. Neden gelmedin?"
Kız ikimize bakarken rahatsız olmuştum. Bu yüzden Yuta'nın öğrettiği kadarıyla bildiğim Japonca'yı konuşmaya karar vermiştim.
"Aç aç seni bekliyorum ve sen geziyor musun? Haber verme zahmetinde bulunsaydınız Nakamoto Yuta hazretleri?"
Yüzümden bozulduğum gayet belli oluyordu. "Üzgünüm," dedi. "Hadi gidelim."
Bana dediğini sanıp sevinecekken yanıdaki kıza dediğini anladığımda ne yapacağımı bilememiştim. Tek yapabildiğim hiçbir şey söylemeden oradan ayrılmak olmuştu.
------
Ytşrfszmsnkrdşm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When Will You Come Back? ▪︎NAKAMOTO YUTA✅
Fanfiction''Ben hastayım." Hıçkırıklarının arasından zorla konuştuğunda saçlarını okşadım. Saçlarını okşamayı seviyordum. "Koca adam oldun hâlâ hasta oluyorsun." Ağlamakla gülmek arasında dediğim şeyle ayrıldı benden. "Değil mi, koca adam oldum ama hâlâ has...