Aras ve Naz eve döndüğünde bir sürprizle karşılaşmışlardı ama bu sürprizin iyi bir sürpriz olduğu söylenemezdi. Çünkü Muzaffer salonda, baş köşede oturmaktaydı ve yerde oyuncaklarla oynayan Ramiz Kenan'ı izliyordu.
Cengiz de Ramiz Kenan'ın yanında oturmuş, arada Muzaffer'e gizli bakışlar yöneltiyordu.
Aras, kaşlarını çatmış bir şekilde elindeki poşetleri hizmetçiye verdi ve ne yapacağını düşünerek iki adım attı. Ardından gülümsedi ve ayağa kalkan Muzaffer'e yaklaştı. Onun elini sıktı ve "hoş geldiniz." dedi.
Muzaffer, sırıtarak "hoş bulduk damat." dedi ve elini geri çekti.
"Sevimli bir oğlun varmış ama anladığım kadarıyla ayrıymışsınız annesiyle."
Aras, çok zor durumda kaldığını ve onu bu zor durumdan Nur'un kurtardığını anlamıştı ama kimin ona haber verdiğini anlayamamıştı. Çaresizce gülümsemesini bozmadan "doğrudur." dedi.
"Ama yine de arkadaş kalmaya çalışıyoruz."
Naz, salondaki kişinin Muzaffer olduğunu anladı ve hemen Ramiz Kenan'ı kucağına aldı. Her şeyi Muzaffer'e söyleyip gitmesini istemeyi düşündü ama bunun tehlikeli olacağını anlayarak sessiz kaldı ve çocuğunun yanağına bir öpücük kondurdu.
"Eee damat! Ne zaman evleneceksiniz kızımla?"
Aras, "en kısa zamanda." dedi ve artık bu eziyete dayanamayacağını fark etti ve derin bir nefes aldı.
"Benim bir telefon görüşmesi yapmam lazım. Ondan sonra bu konuyu konuşalım mı?"
Muzaffer, gülümsedi ve "tabiki." dedi.
Aras, başıyla selam verdi ve salondan çıktı. Cebindeki telefonu çıkardı ve Jale'yi aradı.
"Jale hanım ben artık dayanamıyorum. Muzaffer benim evimde ve korumasız. Gelin bunu alıp kodese tıkın."
"Muzaffer benim umurumda bile değil Aras. O sadece bir maşa. Onu kullanarak yukarıdakini bulmamız lazım."
Aras, "tamam işte!" diye sesini yükseltti ve sesinin fazla çıktığını fark edip alçalttı.
"Muzaffer'i alın, sorgulayın. O zaten yukarıdakini kesinlikle ele verecektir."
Jale, Aras'ın dediklerini yapmak istemiyordu ama Aras ve ailesinin tehlike içine girmesini de istemiyordu. Bu yüzden "tamam." dedi ve ayağa kalktı. Masanın üzerindeki tabancasını kontrol ettikten sonra belindeki kılıfa yerleştirdi.
"Sen onu oyala! Biz gelebildiğimiz kadar hızlı bir şekilde geleceğiz."
Aras, "tamam." dedi ve telefonu kapattı. Ardından salona geri döndü.
Bu sırada Jale hızla ekibini hazırladı. Yanındaki Ayşe komiserin "nereye gidiyoruz?" diye sorduğunu duydu ve "sır." diyerek arabaya bindi. Arkaya iki polis daha oturduktan sonra arabayı çalıştırdı ve gaza bastı.
Polis arabaları yarım saat sonra Bilge'nin evinin önünde durdu ve bu yarım saatlik süre Aras ile Jale'ye hiç geçmeyecek gibi göründü.
Jale, arabadan çıktı ve Sig Sauer P226 marka tabancasını eline aldı. Hızla kapıya koştu, zili defalarca sertçe bastırarak çaldı.
Kapı, çok geçmeden açıldı ve Jale, polis rozetini hizmetçiye gösterdi. Kısık bir sesle "polis." dedi ve hizmetçinin çıt çıkarmadan kenara geçmesini istedi. İçeri girdi ve ardından olabildiğince az ses çıkararak diğer polisler de girdi.
Jale, koridordan geçerken elinin terlediğini hissetti. Korkuyor muydu? Elinin terlemesi sebebiyle kendisinin korktuğunu düşündü ve rahatlamaya çalıştı. Büyük bir operasyon olsa da bunu başarıyla gerçekleştireceğinden emindi ama evdekilerine bir zarar gelmesinden endişe ediyordu. "Bu sebepten ötürü korkuyorum. Bu yüzden de ellerim terliyor." dedi kendi kendine. Silahını doğrultarak hızla salona daldı. Silahının namlusunun Muzaffer'i gösterdiği çok açıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahte İzdivaç (+18 Erotizm) (Düzenleniyor)
RomanceYapacak iyi bir tanıtım bulamadım maalesef. :( Kurgu ilerledikçe aklıma gelir muhtemelen. O zaman bir tanıtım yazısı hazırlarım.