Second

1.8K 163 50
                                    

Second

Hogwarts, trenden indiğinden beri izlediği devasa ve görkemli okula bakıp duruyordu. Sonrasında teknelere binip okul önüne geldiklerinde öğrencileri karşılayan Profesör McGonagall birinci sınıflara binaları anlatırken, Mila annesinin profesör ile konuşmasını bekleyecekti.

Bir bina seçimi olacaktı. İlk önce transfer öğrencinin seçilmesini istemişti. Annesi Profesörlerin bulunduğu masaya ilerlerken durmuştu. Mila annesinin bakışlarını takip ederek Diagon yolunda çarpıştığı o adamı fark etmişti. O bir profesör müydü?

Adamla göz göze geldiğinde bakışlarını annesine çevirdi. Annesi Leticia Profesör Severus'a o kadar korkunç bakıyordu ki, bakışları bir bıçak olsa şimdiye çok kez ölüydü.

"Bu yıl aramıza katılan yeni Kehanet Profesörümüz Leticia Lestrange. Hogwarts'a hoş geldiniz."

Yaşlı ve uzun sakalı neredeyse karnını geçmiş adamın konuşmasıyla onun Müdür Dumbledore olduğunu anlamıştı. Annesinin akıl hocasıydı.

Müdür'ün oturmasıyla birlikte Profesör McGonagall ayağa kalktı.

"Bu yıl bina seçimlerinde Ilvermorny'den aramıza katılan üçüncü sınıf öğrencisi Mila Lestrange ile başlayacağız."

Fısıltılar duyulmaya başlanmıştı. Lestrange soy isminin zikredildiğini duyuyordu. Birkaç defa farklı isimler duymuştu. Rabastan ve Rodophus...

Mila o küçük tahta tabureye oturduktan sonra başına konulan şapkanın konuşmasıyla irkildi. İçerideki öğrencilerin kıkırtıları kulaklarına doluyordu. Aldırmadı. Dümdüz bir yüz ifadesiyle bakmaya devam etti.

Seçmen şapka konuştu ve konuştu. Özelliklerinden bahsetti, onun bildiği özelliklerinden. Yararlı olacağını düşündüğü binaya koymuştu onu. Annesinin dediği gibi o bir Slytherin'di.

Yerine geçmeden önce annesinin gururlu bakışlarını gördü. Ya da o bakışlarda annesi kendi gençliğini görüyordu. Belki de hala umut dolu olduğu yılları.

Masasına geçip oturduğunda yanına oturan sarışın çocukla başını kaldırdı.

"Ben Draco Malfoy!"

"Mila Lestrange."

"Yeni profesör ile sen..."

"O benim annem."

"Peki, teyzemin kocası ile akraba mısınız?"

"Aslında pek kimseyi tanımıyorum, annem bana o konularda bilgi vermez."

"Anlıyorum. Ama araştırmak istersen Teyzemin kocasının ismi Rodophus Lestrange."

Başını hafifçe sallamıştı. Sarışının yanına oturan siyahi kişiyle birlikte Mila gülerek baktı. Ona Amerika'daki arkadaşını hatırlatıyordu.

"Blaise Zabini."

Mila gülerek kendisini tanıtmıştı ve ona tanıdığı birine benzediğini söylemişti.

"Mila yanlış anlama ama sen bir Lestrange'sin ve bu seni safkan yapar öyle değil mi?"

Mila annesinin daima bu konuda ona soranlara safkan olduğunu söylemesini istemişti. Lestrange soyu safkanlığı ile bilinirmiş, babası hakkında bilgisi yoktu ama safkan birisi olması gerektiğini biliyordu.

"Annem daima saf olduklarını söyledi. Buna bende dahil. Sadece babam hakkında pek konuşmuyor."

"Bu saçma bir soruydu Blaise!"

Draco Malfoy, Mila'nın verdiği cevaptan sonra daha da yakın davranmaya başlamıştı. Ve anlamıştı ki, o safkan ideolojisi ile büyümüş bir çocuktu.

...

"Ne dersimiz var?"

Mila yeni arkadaşı Pansy Parkinson ile hafif bir çarpışma ile tanışmıştı. Zabini ona ufak bir şaka yapmıştı ve hemen ardından onu kovalarken çarpışmışlardı. Mila defalarca kez özür dilemişti, Parkinson ise bulduğu bu samimi insanı hiç kaybetmeden arkadaş olmuştu bile.

"İksir dersi olduğunu biliyorum. Profesör Snape'in dersi. İnan bana bu adam gördüğün en ketum ve en tek düze adam."

"Şey en azından Profesör Lupin gibi eğlenceli olmasını isterdim."

Annesini profesör Lupin ile konuşurken görmüştü. İki eski dost gibilerdi.

"Alışırsın merak etme. Hem sende yüzünü ifadesiz tuttuğunda aynı ona benziyorsun."

"Beni ona mı benzetiyorsun? Ölüyorum."

Mila dramatik bir şekilde bayıldığında, Pansy bu duruma gülerek arkadaşının koluna girdi. İksir sınıfına gidecekleri zamanda annesinin kendisine seslenmesiyle birlikte Pansy'ye yanına yer tutmasını tembihleyip annesinin yanına doğru koştu.

"Anne geç kalacağım. Profesör Snape'in çok kızdığını söylediler."

"Merak etme Meleğim, buna cürret dahi edemez. Şimdi senden istediğim onunla neredeyse hiç konuşmaman."

"O kötü birisi mi anne?"

"Evet kötü..."

Mila annesinin sözü üzerine başka bir şey söylemedi onu onaylayıp sınıfına ilerlemeyi tercih etmişti. Annesi kötü diyorsa kötüydü. Mesafesini koruyacağını biliyordu.

Sınıfa girdiğinde Pansy'nin yanına oturdu ve kazana baktı. İksirde iyiydi. Annesiyle geçirdiği keyifli vakitlerin içerisinde iksir yapımına da yer vermişlerdi.

Profesör Snape'in girmesiyle tüm uğultular kesildi. Başını kaldırıp gözlüklü çocukla göz göze geldi. Onun Gryffindor'lu olduğunu ve Malfoy ve diğerleri ona sözde seçilmiş kişi olduğunu söylüyorlardı. İsminin Harry olduğunu öğrenmişti. Başka bir şey sormadı ya da ilgilenmedi. Eğer gerekli görseydi annesi ona her şeyi anlatırdı. Onu ilgilendirmezdi.

Hafifçe tebessüm etmesiyle birlikte Harry de gülümsedi ve önüne baktı.

Profesör Snape yapılaması gereken iksiri söylerken, Mila yapacağı iksiri çoktan kafasında bitirmişti. Yapması ise daha kolaydı.

Son malzemeyi katıp karıştırdığında annesiyle beraber yaptıklarına benzediği için kendisiyle gurur duyuyordu.

"Bitirdim Profesör."

Mila olabildiğince soğuk olmaya çalışıyordu. Çünkü annesi burada ve Diagon yolunda onunla ilgili çok iyi şeyler söylememişti.

Etrafta uğultu yükseldi.

"Yok artık Granger bile daha bitiremeden hemde."

Profesör iksiri kontrol ettiğinde mimiklerinden iyi iş çıkardığını belli ediyordu.

"Leticia'nın kızından beklenildiği gibi."

Kaşlarını çatıp adama baktı. Onunla olan benzerlikleri göz tırmalar cinstendi. Teşekkür etmedi. Onunla diyolog kurmak bile işkence gibiydi. Ama bir yandan da annesinin sözünden çıkıp onunla tüm iksir bilgisini yarıştırmak istiyordu.

"Slytherin'e 10 puan."

Pansy gülümseyerek iyi iş çıkardığını söylerken, Mila hala yerine oturmuş umutsuzca adamla olan benzerliklerini düşünüyordu.

Problem #Daughter of SnapeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin