8. Bölüm

363 158 57
                                    

Oy ve yorum vermeyi
unutmayın lütfen .

Herşey çekilmez olduğunda,
Umut bir anda karşına çıkıverir.

Karanlık ve acı. Ne kadar da kötü geliyordu kulağa. Ruhum her ikisininede katlanıyordu. Karanlığa sıkışıp kalmıştı ve orada acı çekiyordu. Ölmüş müydüm?
Hayır hiç sanmıyordum.
Peki ya hayatta mıydım?
Onun içinde kendimi fazlasıyla ölü hissediyordum.
Kısacası araftaydım. Ne ölüydüm, nede  yaşıyordum.
Sadece karanlık ve acı vardı. Eğer ölmüş olsaydım acı olmazdı.
Eğer hayatta olsaydım kendimi zorlamama rağmen gözlerimi açamamanın ve karanlıkta tüm algılarım kapalı bir şekilde süzülmeye nasıl devam edebilirdim?
Doğrusu hiç bir fikrim yoktu.
Tek bildiğim acıydı. Acı ve karanlık.
Çok korkutucuydu. Tamam karanlığı seven bir yapım vardı ama bu çok fazlaydı. Tek gördüğüm siyahtı, başkası yoktu.
Ben ay ışığının aydınlattığı karanlığı severdim.
Zifiri karanlığı değil.

En son ne olmuştu? Arafta süzülen bilincim yerine gelmeye başladığı ilk an bu soru yankılanmıştı zihnimde.
Bilincimin açılalı ne kadar olmuştu bilmiyorum ama bu süre zafında ne gözlerimi açabiliyordum nede bir yerimi oynata biliyordum. Hiç bir yerimi hissetmiyordum bile.

Yoksa felç mi olmuştum?
Ne olmuştuda ben felç olmuştum?
Bu soruyla hafızamı zorlayarak hatırlamaya çalıştım. Bu denememle başıma tarifsiz bir acı yerleşti. Sanki beynime sivri bir çubuk sokulmuştu da beynimi deşeliyordu.

Acıyı yok sayarak düşünmeye devam ettim.
En sonunda anılar yavaşça süzülmeye başladı.

Ah, evet bir kurt. Beyaz bir kurt saldırmıştı bana. Ama neden? İzlediğim belgesellere göre, Kurtlar bölgesini koruyan hayvanlardı.
İyide ben onun bölgesine girdiğimi hatırlamıyordum. Ben sadece ağaç evimde kitap okuyordum ki orasının onun olma ihtimali sıfır. Çünkü oraya yıllardır gidiyordum ve hiç bir gün böyle bir şey başıma gelmemişti. Yazın yaşadığım o tuhaf olaydan sonra oraya gitmemiştim. O süre zafında orayı sahiplenmiş olabilir miydi?

Bana saldırmıştı. Sırtımı ve bacağımı yaralamıştım. En sonunda da düşüp başımı taşa çarpmıştım. Kurt üzerime atlamıştı ama bana ulaşamadan bir şey ona çarpmıştı. Acaba o şey neydi? Ormanda yalnızdım. Bir insan olamzadı. Ne komikti ki  birisi, Saldırıya uğrayan birini kurtarmak adına bir kurdun üzerine atlamazdı.
Geyik desem bizi gördüğü anda kaçardı.
Ayı desem şu an böyle olmazdım.
Başka bir kurt desem, muhtemelen onun midesinde olurdum.

Peki ya o şey neydi?

Birkaç dakika daha iç savaşımı yaşarken, ardı ardına gelen bip sesleri ile algılarımın açıldığını anladım. Tabi acılarım da artmıştı.
Sırtımın her köşesini kaplayan sızı kendini en çok belli edendi. Bu acıya katlanmaktansa derin bir uykuya yatmayı tercih ederdim.

Gözlerimi açmaya çalışma denemelerim her seferinde suya düştü. Sanki gözlerimi japon yapıştırıcısıyla birbirine yapıştırmış gibiydim. Zorluyordum fakat aralayamıyordum.

Açık olan bilincim ile bir kapının açılıp kapanma sesi ilişti kulağıma.
Gelen kişi kim ise kolumdan tutarak nazikçe bir iğne batırdı.
Hastane de miydim? Büyük bir ihtimal.
Buraya nasıl gelmiştim peki? Bilmiyordum.
Bildiğim bir şey var oda kurda her ne çarptıysa beni ölümden kurtarmıştı.

Dişler Ve PençelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin