1.Bölüm.

1.3K 460 170
                                    


Her şeyin bir başlangıcı vardır işte buda benim başlangıcım...

Yaşamak sadece var olmaktan ibaret değildi. Yaşamak mutlu olmaktı. Yaşamak sevmek, sevilmekti. Yaşamak bazen de üzülmekti.
Yaşamak nefes almaktan ibaret değildi. Yaşamak koşmaktı. Yaşamak anın tadına varmaktı.

Bu yıl lise sondum. Buna sevinmem gerek değil mi? sonuçta seneye üniversiteli olacağım fakat nedense hiç sevinemiyorum. Bu yaz boyunca etrafımda gelişen tuhaf ve korkutucu ölümlerden dolayı olduğunu düşünmek istemiyorum ama öyle.

Gerçekten çok korkutucuydu.
Parçalanmış, kanı çekilmiş bedenlerinde ısırık izleri olan bir sürü ölü insan bedeni.

Polislerin düşünceleri : ormanda yaşayan vahşi hayvanlar yiyecek bulamadıkları için açlıktan insanlara saldırdıklarıydı. Bana hiç de hayvan saldırısı gibi gelmese de hayvan saldırısı olduğuna inanmayı seçmiştim.
Yazmayı bırakarak, günlüğümü kapatıp yastığımın arkasına koydum. Ben pek sık günlük tutan tiplerden değilim fakat arada aklıma estikçe yazmayı seviyordum. Bana iyi geliyordu. Bazen korkularımı, kızgınlığımı, tedirginliğimi gibi duygularımı birine bahsedemediğimde yazmak beni rahatlatıyordu.

yatağımdan kalkıp lavaboya giderek yüzüme biraz su serpip saçımı gelişi güzel toplayarak mutfağa gittim çünkü bugün lisenin ilk günüydü artık tatil bitmişti. Bu sene her şeyin değişeceğini biliyorum nede olsa artık hiçbir şey eskisi gibi değil.

Masaya pratik olacak şekilde gelişi güzel bir kahvaltı hazırlayarak Çağla'yı derin uykusundan uyandırmak için odasına gittim. kapıyı tıklatma gereği duymadan odasına girerek pikeyi başına kadar çekmiş olan çağlanın yanına gittim. dudağımda sinsi bir gülüş peyda olurken ellerim pikenin ucunu kavradı ve hızlı bir şekilde kendime doğru çektim. çağla bu ani hareketle çığlık atarak yataktan zıpladı.

"kızım ne yapıyorsun? " diye cırladı bana doğru.

elimi bel boşluğuma koyarak "çağla hanım, çağla hanım bu gün okul var. Bitti artık sizin o öğlene kadar uyuma alışkanlığınız." dedim. çağla bir aydınlanma yaşamışçasına "ayyy! bu gün okul var değil mi?" dedi komodinin üzerinde duran telefonun alırken. "günaydın." diyerek onun bu hareketlerine göz devirdim. çağla saate baktıktan sonra gözlerini kocaman açarak "kızım neden daha erken uyandırmadın beni!" diyerek telefonu yatağına atarak hazırlanmaya başladı. onun bu hareketine bir kez daha göz devirerek "kahvaltı hazır önce yemeğini ye istersen." dedim arkamı dönüp odadan çıkarken. Arkamdan "ne kahvaltısı ya!" diye cırlayarak hazırlanmaya devam etti. Onu kendi haline bırakarak ben mutfağa geri dönerek sakince ve kısa sürede kahvaltımı yaptım.

ben kahvaltımı bitirdikten sonra çağla da hazırlanmış mutfağa gelmişti.

Çağla benim beş yaşından beridir arkadaşımdı. Çağla, Sıla, Murat, Ahmet ve ben hep beraber büyümüştük. Tabi zamanla murat ve Sılanın aileleri taşınmak zorunda kalmıştı fakat hala irtibatı kesmedik. telefon sayesinde her zaman haberleşiyoruz. arada bizi ziyarete başka şehirde yaşasalar da geliyorlardı.

Çağla evden çıktığımızdan beri beri pişmiş kelle gibi sırıtıp duruyordu artık sinirimi bozmaya başladı. neye bu kadar seviniyordu hiç bilmiyorum ama derslere sevinmediğine adım kadar emindim. Daha fazla dayanamayarak sordum. "Hayrola Çağla ne oldu da yüzünde güller açıyor?" Çağla bana ciddi misin bakışını atarak konuşmaya başladı "unuttun mu? Bu sene yurt dışından üç öğrenci okula geliyor."

Çağla her zaman neşeli enerji dolu bir kızdı. Alımlı ve de oldukça güzeldi. Sarı saçları vardı ve açık kahverengi olan gözleri parlıyordu.

Dişler Ve PençelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin