3. Bölüm.

711 412 30
                                    

Oy ve yorum bırakmayı unutmayın.
İyi okumalar. ✿

Bazen Her Şey Göründüğü
Gibi Değildir...

    Annemler gideli dört saat olmuştu ama beni bir türlü uyku tutmamıştı. Yatakta saatlerce kıvranıp durmuştum. Ama artık vücudum isyan etmeye başladığında daha fazla dayanamadım, kalktım. Mutfağa gidip buz dolabını açıp bakmaya başladım.
En sonunda süt şişesini alıp dolabın kapağını kapattım. Bir bardak alıp içini sütle doldurdum. Biraz sütle bakıştıktan sonra içmeye karar verdim.
Sütü içtikten sonra etrafa bakındım. Pek bir şey görünmüyordu. Zaten gecenin bir vakti ne arıyorsam.

Daha fazla boş boş durmaktansa bahçede oturmak daha mantıklı gelmişti. uyku tutmuyordu. daha fazla dayanamazdım yatakta dönüp durmaya. en azından bahçeye çıkar gecenin o muazzam sanatını izlerdim saatlerce. 

 Bahçeye çıkmadan önce telefonumu aldım.
Kapıyı çok sesiz bir şekilde açıp dışarı çıktım. Neden sesiz açtığımı bile bilmiyordum. Nede olsa Çağla kapı sesine uyanacak biri değildi. Sanırım yılların alışkanlığıydı. Bahçedeki masaya geldiğimde sandalyelerin birine oturdum. Arkamda ev, önümde ise orman kalmıştı.
Hava serindi. Ve de beni biraz üşütmeye yetiyordu. Biraz ısınmak umuduyla Kollarımı kucağıma çaprazlama bağladım ve önümdeki manzarayı seyretmeye başladım. 

Gökyüzüne serpilmiş simler gibiydi yıldızlar. Herkes sevmezdi simi ama herkes severdi yıldızları. Öyle bir büyüye sahipti ki doğa her haliyle başarıyordu insanı büyülemeyi. Güneşi, bulutu, ayı, yıldızı; hepsinin ayrı bir büyüsü vardı. 

Ne kadar ben bu güzelliklerin farkında olsam da çoğu kişi değildi. Halbuki aynı göğün altında yaşıyorduk. Bir kerecik durup etraflarına baksalar aslında anlayacaklardı nasıl bir şeyi kaçırdıklarını.

Ne ara uyuduğumu bile bilmiyorum ama uyanmamın sebebi bir şeyin bana sürtünmesi oldu. Kafamı masadan kaldırdığımda hemen önümde duran baykuşu gördüm. Sanırım ısınmak için bana sokulmuştu, ama ben kalkınca masada birkaç adım geri gelmişti. Bana bakıyordu.

Gözlerimi ovuşturarak sersemliğimi üzerimden atmaya çalıştım. İlk baykuşa baktım ardından etrafa. Hava hayla karanlıktı. Uyuyalı çok olmamıştı sanırım. Baykuşa tekrar döndüğümde beni inceliyordu. Sanırım tehlikeli olup olmadığımı değerlendiriyordu. Benden korkmaması için gülümseyerek "merhaba" dedim. Baykuş bana bakmaya devam edince elimi yavaşça ona uzattım ama baykuş kaçmadı aksine sevmeme izin verdi.
"Anlaşılan beni sevdin."

Baykuşun kafasını nazikçe okşuyordum.
Parmaklarım onun beyaz tüylerinden kayıp giderken çok güzel hissettiriyordu. Bir anda aklıma limon geldi.

Benim papağanım. O beni öyle çok severdi ki. Ben kerimin saçlarını karıştırdığım da, gidip kerimin kafasına konar ve gagalamaya başlardı. Hatta komşumuz üç günlüğüne akrabasına gideceği için muhabbet kuşunu bize bırakmıştı. Tabi ben hayvanları çok sevdiğim için, onu kafesinden çıkarmadan seviyordum.

O sırada da kerim Diğer odada limonu kafesinden çıkarmaz mı ?
Limonda aniden beni bulmaz mı, hem de muhabbet kuşunu severken. Kafese atlamasıyla kafesin devrilmesi bir oldu. Bir yandan da "git, git." diye bağırıyordu. Valla biraz daha geç kalsaydık, muhabbet kuşu korkudan ölebilirdi.

Limonu hatırlayınca gülümsedim.

Baykuşa bakarak, "limon olsaydı büyük bir ihtimalle seni parçalardı." dedim.

Dişler Ve PençelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin