Bölüm: 17 – Çırpınmak
*
İki Saat Sonra
Yanımda duran, sessizce benimle beraber denize bakan iki beden vardı arkamda.
Saatlerdir kımıldamıyorlardı.
Tek kelime bile etmiyorlardı.
Bakışlarımı yüzlerine çevirdim anında, önce şaşkınlık ardından da rahatlamayı gördüm her ikisinin gözlerinde.
Tam arkalarında, aracın önünde duran üç bedene kaydı bakışlarım.
Zeynep, Yunus Emre ve sevdiğim.
Mustafa Alp.
"Konuşalım mı Banu?" diyen Azra'ya doğru döndürdüm bedenimi. Gözlerimi gözlerine çıkarttım hızla.
Nefesim kesildi hemen.
Mavi gözleri, benimkine çok benziyordu! Ben bu tonları bir babamın fotoğraflarında görmüştüm bir de bugün o evde bulunan kadında...
Babaannemde.
"Konuşalım..."
"Hava soğudu, size geçelim isterseniz?" diyerek söze atıldı Ömer Asaf. Bütün gece gözlerini üzerimden bir saniye olsun ayırmadı.
Çekmedi.
"Olur, bence de geçelim hadi Banu" koluma girip elleriyle ovuşturdu. "Çok üşümüşsün! Bir şey olacak şimdi... Karadeniz'e alışık değil bünyen, neden burada durmak istedin?" diyerek arabaya doğru ilerletti bedenimi.
"Kafamı toparlamak istedim."
Ön kapıyı açıp beni içeriye yerleştirdikten hemen sonra geri çekildi Azra. Bir beden hissettim yanımda, kokusundan tanıdım sonra.
Sevdiğimi.
"Yavrum?" diyerek elini alnıma koydu ardından dudaklarını bastırdı. "Ne inat ettin da! Donmuşsun, hastaneye gidiyoruz Banu..."
"Hayır, eve gidelim..." diyerek mırıldandım.
"Gidelim yavrum, sen nasıl istersen"
Mustafa kapıyı kapatıp aracın etrafından hızla kendi tarafına doğru ilerledi. Araca yerleştiğinde derin bir sessizlik hakim oldu.
Bakışlarını usulca sarışınının üzerinde gezdirdi ara ara.
Onun canı acısın istemiyordu ama ona en büyük zararı gene kendisi veriyordu.
Vermişti de.
Bunu yapabilmiş olmak bile Mustafa'nın canını oldukça yakıyordu. Çok yakıyordu hem de. Bütün dünya bir yana dursun, Banu yanında olduğunda her şey halloluyordu.
Kapanıyordu.
Üzerine toprak atılıyordu.
Kanayan tarafı duruluyor, aç benliği doyuyordu.
Sadece o yanında olsun, yeterli oluyordu.
*
MUSTAFA ALP KAPLAN
Bütün yol boyu yanında sessiz bir şekilde duran karısını izledi Mustafa. Canı yanıyordu onunda. Hayatındaki en değerli hazineyi böyle perişan etmek şu hayatta isteyeceği en son şeydi ama yapmıştı gene.
Onu parçalamıştı, hissediyordu.
Oysa onun ona sarılması, öpmesi ve koklaması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANU (Mahalle Serisi - III) TAMAMLANDI
ChickLitBana, Mahalle Dilberi derlerdi.. Aşk, Tozpembe olabilseydi; bana dilber diyebilirler miydi? *Banu Dinçer & Mustafa Alp Kaplan'ın hikayesidir! *Bu hikaye yetişkin içerikli unsurlar barındırmaktadır.