Bölüm: 18 – Yüzleşme
*
BANU KAPLAN – İki Hafta Sonra
Susuz kalmıştım.
Kimsesizliği, geçen aylardan sonra tekrar tatmıştım. O kadar çok alışmıştım ki benimle bir olmasına, yanımda olmasa da gözümün hapsindeydi.
Hep öyleydi.
Ya karşımda, ya karşımdaydı ya da... şimdi olduğu gibi çok uzaktaydı.
Zorlanıyordum, onun yanında olan benliğimi onsuzluğa alıştırmaya çalışıyordum. Ona o kadar çok alışmıştım ki, bir daha asla gitmeyecekmiş gibi geliyordu.
O kadar güzel hissettirmişti ki bana şu altı, yedi ayı... kimseye anlatamazdım bunun bana olan hissini. Çok seviyordum, belki hastalık derecesindeydi.
Belki çocukluk alışkanlığıydı ama ben seviyordum işte.
Elim, karnıma ulaştı.
Artık yeteri kadar belirgindi. Yedi aylık olmuştu ve kendisini belli ediyordu kızım.
Babasının kızı.
Bu düşünceyle bile gülümsememi engelleyemedim, bana aile olacağız dediğinde inanmak istememiştim. Çünkü biliyordum, inanırsam kırılacak olan bendim.
O değildi.
İki hafta geçmişti, gelmelerine bir hafta kalmıştı. Bu sürede hiç yalnız kalmamıştım, teyzem bir yandan Fadime teyze bir yandan... Şermin sabah akşam bizdeydi.
Bir de... o; Azra.
Dudaklarımı yalayıp kucağımda olan çilekleri iştahla yemeye devam ettim.
"Bitir onları yenge, vallahi dayak yemek istemiyorum!" diyen Yunus Emre'ye göz devirdim. Allah'ın her günü benim yanımdaydı.
Azra ile beraber, benim yanıma geliyorlardı veya beni yanlarına alıyorlardı.
"Mustafa yok diye bu kadar rahatsın anlıyorum Yunus ama bu benim Mustafa'yı aratmayacağım anlamına gelmiyor! Çileklerimi aşırıp-aşırıp durma bir daha!"
Azra'nın kıkırtılarına gülümsedim,
"Emree!"
"Azra'm ne yapayım baksana nasıl iştahla yiyor da, tok olana bile yedirursun yenge!"
Gülümsedim, onların bu çocuksu hareketlerine bile hızla alışmıştım. Bir onsuzluğa alışamamıştım işte.
"Sorun değil Yunus, yiyebilirsin..." dedim. Bakışları yüzüme çıktığında bir süre beni tarttı. Anlayışla başını sallayıp beni onayladı.
"İyi iyi. Ben gideyim Azra'm, lokalde birkaç işim var. Gittiler bütün işi bana tıktılar"
Azra yanıma gelip omuzlarımı okşadı, başımı ona doğru döndürüp gülümsedim tekrar.
"Tamam Emre'm... dikkat et e mi? Aklım sende kalmasun" dedi direkt Yunus Emre'ye doğru bakarak.
Yerimde doğrulup hafifçe ayağa kalktım, balkona doğru yürümeye başladım. Onların biraz yalnız kalmasını istedim.
Ben kalamamıştım, onlar kalmalıydı.
Birkaç dakika sonra Yunus Emre'yi gördü gözlerim. Evin etrafındaydı, aracına doğru ilerliyordu. Tam arkamda hareketlilik oldu o sırada.
Azra, masanın üstüne atıştıracağımız bir şeyler getirdi.
"Sen böyle bizi yalnız bırakıyorsun ya... utanıyorum abla!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANU (Mahalle Serisi - III) TAMAMLANDI
Chick-LitBana, Mahalle Dilberi derlerdi.. Aşk, Tozpembe olabilseydi; bana dilber diyebilirler miydi? *Banu Dinçer & Mustafa Alp Kaplan'ın hikayesidir! *Bu hikaye yetişkin içerikli unsurlar barındırmaktadır.