Bölüm: 1 – Ben sende tutuklu kaldım
*
Göğe bakıp da hayal kurmak, her bedene mahsus değildi bu hayatta. Ben mesela, bu hayatta hayal kurmak ne demek bilemedim.
Ana, baba sevgisini hiç hissedemedim.
Hep yarım kaldım benliğimde, kendi dünyamda.
Dışlandım. Bunu iliklerime kadar hissettim. Öksüz dediler, yetim dediler, kimsesiz dediler.. dediler de dediler.. insanların ağzı torba değildi ki, büzemezdim.
Büzemedim de zaten.
Üzerimdeki bakışlar hayatım boyunca değişmedi, değişeceğine dair umudum da kalmamıştı zaten benim.
Teyzem vardı benim, bu hayatta bana kalan tek şeydi. Beni bırakmayan, beni koşulsuz seven tek insandı kendisi.. ben onun hakkını nasıl öderdim bilmiyordum. Baba tarafım bile suratıma bakmamış ki benim, gencecik yaşta teyzem sahip çıkmış bana.
Onun yüzünden kavuşamamıştı sevdiğine.
Hep içinde derin bir yara olarak kalacaktı bu durum, bunu biliyordu Banu. Teyzesinin kendisi için yaptığı fedakarlık.. herkesin yapabileceği şeyler değildi. Hoş, akraba dedikleri çevresi yapmamıştı zaten.. yapsalardı böyle mi olurdu?
Bilemiyordu ki, amca ne, babaanne ne.. hiçbirini bilmiyordu Banu!
Tek bildiği bal rengi gözlerini annesinden, bu oldum olası nefret ettiği sarı saçları babasından geliyordu ona! Sevmiyordu saçlarını, sırf sarı diye orospu olmuştu bu mahallede! Herkesin dilindeydi..
Onun bile.
Nasıl olmasındı..
Kuafördüm ben, ahanda bu mahallenin bütün gizlisi, saklısını bilirdim. Bütün kadınlar elimden geçerdi benim küçüklüğümden beri..
Ne dertleri var, kimlerle sorunları var .. hepsini ben bilirdim!
Ama yediremezdim de, bir insan neden çekemezdi karşı taraftakini.. bunu asla anlamazdım. Anlamadım da zaten.
Yürek yangınım var benim bir de, Mustafa adı.. her hafta anamın mezarında ağlayarak adını zikrettiğim adamdı Mustafa.. çok seviyorum onu, ölümü göze alacak, onla günaha uçarak gidecek kadar çok seviyordum ben onu.. ama o sevmiyordu beni, nasıl sevsindi?
Mahallenin orospusunu, kim niye sevsindi! Yutkundum, orospu ne demekti bilmediğim zamanlarda tanışmıştım bu kelimeyle. İlk kimseye dememiştim bu kelimeyi.. iyi bir şey zannediyordum o zamanlar, nereden bileceğim, çocuktum! Küçücük, ergen bir çocuktum! Yaşlı başlı adamlar utanmadan sokağın ortasında bağırmışlardı bana orospu diye!
Sebep, saçlarım.
Sarı, kıvırcık olan lanet olası saçlarım!
Ne demişti Neşet Baba; "Ah o sarı saçlarına, deli gönlüme!" haklıydı, deliydi gönlüm.. yetim benliğimde sevdiğimdi benim Mustafa..
Yürek yangınımdı benim.
O beni görsün, duysun diye mahallede kazan olmuştu adım..
Ah Mustafa.. cayır cayır kavurdun beni, deyemedim derdimi. Desem, anlar mıydılar ki beni? Anlamazlardı bilirdim,
Ben; Banuydum işte, Mustafa'nın gözünde sadece bu mahallede dilber olan, olmayanı oldurmaya umut eden Banu..
O da duymuştu, herkes gibi duymuştu o gün benim için yıllardır söylenen o kelimeyi. Belki.. O isteseydi, ben bu saçlarımı değiştirmez miydim? Değiştirirdim elbet.. ama istememişti. Mustafa beni hiç görmemişti, yüzüme bakmamış, benim olduğum ortamlarda bulunmamış benden bir vebalıymışım gibi kaçmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANU (Mahalle Serisi - III) TAMAMLANDI
أدب نسائيBana, Mahalle Dilberi derlerdi.. Aşk, Tozpembe olabilseydi; bana dilber diyebilirler miydi? *Banu Dinçer & Mustafa Alp Kaplan'ın hikayesidir! *Bu hikaye yetişkin içerikli unsurlar barındırmaktadır.