Bölüm: 16 – Alışmak
*
BANU KAPLAN
Alışmak.
Ben alışıyordum. İşin doğrusu, alışmaya mecbur bırakılmıştım. Küçücük yaşımda, daha benliğimi dahi bilmeden annesiz ve babasız kalmıştım.
Gözler.
Mavi, iri, kocaman gözler.
Benim gözlerimin aynısı.
Babamın gözleri.
Sımsıkı yumdum istemsizce. Huzursuzdum, Zeynep ne kadar buraya ait olduğumu söylese de değildim.
Ben buraya ait değildim, asla da olamazdım.
Etrafta uzunca bir sessizlik oluştu, herkes durmuş bana bakıyordu. Bu çok rahatsız edici bir durumdu.
Yerimde kıpırdandım. Hala bana bakıyorlardı.
Dudaklarımı yaladım ve bulunduğum yerde huzursuzca kıpırdanmaya devam ettim. Bacağımın üstünde kocaman bir el hissettim.
Bakışlarımı direkt görmek istediğim kahvelere çevirdim. Ben bu gözlere baktığımda rahatlıyordum. Yanımda olduğunu bilmekten ziyade, gözlerinin içinde görüyordum.
"Mustafa" diyen Ömer Asaf'a doğru döndü herkes, oturduğu yerde kıpkırmızı olmuş bakışlarını hala benden kaçırarak bir şeyler söylemeye çalışıyordu.
"Yemeğe mi geçelim yoksa?" gözlerimi sımsıkı yumdum, lafını tamamlamasına bile müsaade etmeden "Yemeğe gerek yok, ben doydum. Ne konuşacaksak bir an önce konuşalım, ben burada durmak istemiyorum daha fazla" bakışlarımı yüzüne doğru çektim.
Anlayışla bakıyordu.
Çekinmiyordu.
Yüzüne buraya geldim geleli ilk defa bir tebessüm yerleşti, sanki huzurla bir gülümseme bahşetmişti bana.
Anlamıyordum işte, ben bu olanları anlamak dahi istemiyordum.
"Teyzem, sakin ol"
Derin derin soludum, "Ben gayet sakinim teyze, benimle derdi olanlar gerilebilir. Bende tanımadığım insanlara sinirlenecek kadar his belirtisi yok içimde"
Karşımda, bana benzeyen kadın önce parmaklarını üstüne doğru uzattı ardından da dudaklarını yaladı.
"Ona çok benziyorsun" dedi boğuk bir tonda, sanki kendisini tutuyor gibiydi. Bakışlarımı yüzüne doğru çıkarttığımda bu sefer kaşları çatılan ben oldum.
Titriyordu bu kadın.
"Bu kadar benzemen, imkansız... sen oğlumun kızısın. Gerçekten, ne kadar inkar edersem edeyim..." elini kalbine götürdü, "O günü asla telafi edemiyorum, vicdanımı susturamıyorum. Ben önce kızımı kaybettim..." gözünden bir damla yaş düştü, ardından diğeri.
İçimin acıması gerekirdi ama acımıyordu.
Hissedemiyordum.
Paramparçaydım ben, kimsesizdim.
"Kızımın senesi dolmadan oğlumun öldüğünü söylediler bana, inanmadım. Benim oğlum ölecekti he mi? Benim deniz gözlü oğlum, toprağın altına girecekti." Hıçkırdı, bedeni öyle bir titriyordu ki.
Anlamadım, bu kadının bana yıllarca aile özlemi çektirme nedenini asla anlamadım.
Anlamayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANU (Mahalle Serisi - III) TAMAMLANDI
ChickLitBana, Mahalle Dilberi derlerdi.. Aşk, Tozpembe olabilseydi; bana dilber diyebilirler miydi? *Banu Dinçer & Mustafa Alp Kaplan'ın hikayesidir! *Bu hikaye yetişkin içerikli unsurlar barındırmaktadır.