ɪɴᴛʀᴏᴅᴜᴄᴛɪᴏɴ ꜱᴇᴄᴛɪᴏɴ

546 49 86
                                    

"Ve şimdi karşınızdayım, tüm çıplaklığımla. Olmam gerektiği gibi," Esmer adam iki kolunu da açıp yüzüne tehlikenin en hazin halini benimsemiş olan gülümsesini koydu, "İnsanlar–insanlar kendilerini fazla önemsiyorlar. Bu büyük evrende sadece küçük bir toz parçasından ibaretiz aslında,

Doğru yolu bulamıyoruz, yürüdüğümüz yol doğru değil, bunu hepimiz biliyoruz, değil mi? Ama vicdanımızı rahatlatmak için sanki doğru yoldaymış gibi emin adımlarla yürümeye devam ediyoruz. Ta ki ufak bir engel çıkana kadar,

Benim de karşıma engeller çıktı ve ben-ben bunlara ufak engeller diyemem. Oldukça büyük, beni tökezletecek kadar sert engellerdi bunlar. Ama hiçbir zaman düşmedim, tutanacak bir dal daima buldum,

Tanrının bir yansımasıyız, hepimiz ondan bir parçayız ve hepimiz Tanrı'yı oynuyoruz.

Belki de insanı oynuyoruzdur. Bilemiyorum, fakat buna bir son vermek lazım, değil mi? Kendi rollerimizi bulmalıyız, insansak insanı oynamalıyız–"

"Peki ya siz neyi oynuyorsunuz, Bay Stark?" Muhabirin sorduğu soru ile lafı kesilmişti esmer adamın, buna sinirledi fakat belli etmeden dudaklarına daha yapay bir gülümseme koydu ve kahverengi gözlerini kadına çevirdi,

"Ben neyi mi oynuyorum? Ben birini oynamıyorum, hayatım. Ben sadece Demir Adamım. Ne insanı ne de Tanrı'yı oynuyorum. Ben olmam gereken kişiyim, buradaki herkesin aksine." Tony set arkasındaki insanlara baktı, hepsi zayıf varlıklardı, neyin ne olduğunu bilemeyecek kadar acizlerdi. Başkalarına muhtaç olacak kadar dirençsizleri. Tony insanlardan iğrendi. Tony insanlıktan iğrendi. Bu camın arkasından bakmayı bilen biri için gülünç bir durumdan daha fazlası değildi.

Tony asla insanı oynamayacaktı.
Bundan sonra asla.

"Kestik!" diye bağırdı yönetmen. Tony rahat bir nefes vererek ayağa kalktı ve, "Daha fazla çekime devam etmek istemiyorum. Bu kadar yeterli." diyerek yakasındaki mikrofunu çıkarttı. Set çalışanları karşı çıkmaya çalışsalar bile Tony onların hiçbirini umursamadan büyük binadan ayrıldı ve arabasına bindi. İlk iş olarak ise gözündeki kahverengi lensi çıkarttı ve arabasının arkasına attı, artık bunlara ihtiyacı yoktu. Dikiz aynasından açık mavi gözlerine bakarken dudaklarında yine o tehlikeli gülüş ortaya çıkmıştı.

"Ne yapıyor bu adam?" Natasha ekrana bakarken kalbine keskin bir ağrı girmişti, her şey üst üste geliyordu. Steve, artık Kaptan Amerika olmadığını tüm dünyaya duyurmuş, üstüne kalkanı John Walker'a vermişti. Şimdi ise ortalarda yoktu. Tony ise değişmişti, fark edilecek kadar büyük bir değişimdi bu. Geceleri üstten ayrılır, sabahları erken saatlerdi gelirdi.

"Bu sıralar tarikatlarla çok uğraşıyor," Natasha önündeki defterin üstüne bir çizik attı, "Tony, ne yapıyorsun sen? Neye bulaştın?" kızıl saçlı kadın defterin sayfasını çevirdiğinde birkaç küçük fotoğraf ile karşılaştı. Tek tanıdığı kişi Tony'ydi. Diğerlerini daha öncesinden hiç görmemişti fakat zengin adam oldukları belliydi,

"Bayan Romanoff, başka bir işiniz kalmadı da beni mi araştırıyorsunuz?" Tony elindeki viski bardağı ile masaya yaslanmış Natasha'yı izliyordu sessizce. Açık mavi gözleriyle ifadesiz bir şekilde bakıyordu kadına. Natasha onun gözlerini gördüğü zaman ağzı hafifçe aralandı,

"En son hatırladığım kadarıyla gözlerin kahverengiydi, Stark. Steve'e mi özendin, Thor'a mı, Clint'e mi?" Natasha gizlice defterin arasındaki fotoğrafları alıp cebine koydu, ya da bunu gizli yaptığını sandı, Tony fark etmişti fakat müsaade etti,

Parazit ꙳ ˢᵗᵒᶰʸHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin