9.Bölüm-İnsan bir bekler

1.4K 108 12
                                    

Ne kadar süre ağladığımı bilmiyorum ama artık gözlerim kızarmış ve iyice bitkin hale gelmiştim. Karşımda annemin ölüsü duruyordu. En sonunda yorgunluktan uyuya kaldım.

******

Siyah,kırmızı,altın sarısı duvar kağıtları ile kaplanmış duvarları,siyah bir yatağı ve dolabı vardı bu odanın. Altın sarısı çalışma masasının üstünde çizimler vardı. Çok karanlık ama güzel bir odaydı burası.Etrafa baktığımda komidinin üstündeki şey dikkatimi çekti. Bu annemin küçükken bana verdiği kolyeydi.Tam onu elime alıp kontrol edicekken bir adam içeri girdi. Arkasında da bir ruh vardı.Adamın sarıya benzeyen saçları ve ürkütücü bir pelerini vardı.

''Efendimiz,Poseidon onu buraya göndermeyecektir.''dedi hayalet.

''Merak etme,eve dönme vakti geldiğinde...dönecektir.''dedi adam gülümseyerek ve rüya bulanıklaştı.O adamı tanıyordum.Aniden gözlerimi açtığımda karşımda yine annemin ölüsünü gördüm.Keşke bu da bir rüya olsaydı.Yüzümü yıkadım ve aynada kendime baktım. Gözlerim kırmızı ve yorgundu. Maviydiler ama aralarına altın sarısı da eklenmişti. O an aklıma birşey dank etti. Annemin üstünde kılıç vs. izi yoktu. Yani büyük ihtimallle suda boğulmuştu.Babam bunu bana nasıl yapardı.Nasıl annemin boğulmasına izin verebilirdi? Onu kim öldürebilirdi. Gözlerimi kapattım ve elimi korkakça annemin alnına koydum. Gözlerimi açtığımda annem altın sarısı bir toza dönüşmüştü.Bu da bilinmeyen yeteneklerimden biriydi.(bu da daha sonra açıklanacak.)En azından artık huzura kavuşabilmişti. Göz yaşlarımı saklamaya çalışarak evden çıktım. Anahtarları da tekrar saksıya koydum.Ondan geriye bir bu ev bir de rüyamda gördüğüm kolye kalmıştı.Tabii onu kaybetmiştim. Kampa doğru yürümeye başladım. Ne kadar dirensem de arada bir akan gözyaşlarıma engel olamıyordum. Karşıma çıkan canavarları hızla öldürüp yoluma devam ediyordum. Kampın sınırından geçtiğimde aniden siyah bir ışık hüzmesi belirdi etrafta ve yok oldu. Bazı kampçılar bana bakıyordu.Büyük ihtimalle bu psikopat kızı ağlatmayı nasıl becerdiler diye merak ediyorlardır.

NİCO

Kılıç antremanı yaptıktan sonra kulübeme doğru yürümeye başladım. Her zamanki gibi akşama kadar odamda kalıcaktım. Yeraltına gitmeyi düşünüyorum.

Aniden siyah bir ışık hüzmesi belirince şaşırdım. Oradaki melezler de etraflarına baktıklarında sınırdaki Emma'yı farkettiler. Ama bir sorun vardı. Ağlamıştı. Gözleri kızarmış ve yorgun görünüyordu. Onu kim üzebilirdi ki bu kadar. Herkes oraya doğru doluşunca ben de oraya koştum. Emma üzgün ama bir o kadar da boş gözlerle bize bakıyordu. "Ölmesine izin verdi."diye fısıldadı dolu gözlerle. Bayılacağını anladığımda kalabalığı yararak yanına gittim ve hemen onu kucağıma aldım. Revire doğru koştuğumda etraftakiler şaşkınlıkla Emma'ya bakıyorlardı. Hemen revirdeki yataklardan birine yatırdım onu ve Will onunla ilgilenmeye başladı.

Dakikalar sonra Will "birşeyi yok. Vücudu zayıf düşmüş. Biraz nektar içerse ve uyursa eski sağlığına kavuşur."dedi gülümseyerek.

"Percy nerede?"diye sordum. Düşünceliydi. "Onlar Annabeth ile birliktelerdi en son. Daha haberi bile yoktur Emma'dan." Haklıydı. Şimdi iris mesajı ile ulaşmaya çalışsak, aniden Annabeth ile öpüşürken yakalasak onları hiç iyi olmazdı. Bu yüzden beklemeye karar verdik. Will gittiğinde Clarisse onu görmeye geldi ama daha sonra onu gönderdim. Çok...duygulular. Bu yüzden ben beklemeye başladım. Çok güzel uyuyordu. Akan makyajını su ile narince temizledim. Evet ben yaptım! Şu an karşımda bir uyuyan güzel vardı sanki, tabi umarım Emma 100 yıl uyumaz. Herneyse. Aslında sanırım onun için üzülüyorum. Evet, yani sonuçta biz arkadaş sayılırdık. Sayılırdık dedim. Arkadaşız demedim ona göre. O, hiç anlamadığım bir şekilde beni anlayan ender insanlardan biriydi. Gayet iyi bir yaşamı var gibi görünüyordu ama geçen gün bahsettiklerinden acı dolu bir çocukluğu olduğunu çıkartabilirdik.

Born To Be Monster #Nico Di Angelo (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin