27.Bölüm-Ah şimdi seni öpmem mi gerekiyor?

1K 58 12
                                    

"And I, I can poison these eyes
Nobody can save you now"

Multi Voreia ve Fall Out Boy - centuries

Yüzümü yalayan rüzgar ile biraz daha Alectra'ya sarıldım.Biraz olsun kendime gelebilmiştim . Şehri görebiliyordum. Roma'daydık yapmamız gereken tek şey diğerlerini bulmaktı. Nico'nun belimdeki ellerine odaklanmamaya çalışarak dikkatımı başka yöne çekmeye çalıştım. Kuşlar, gökyüzü, temiz hava, Nico...
Onu düşünmemek sanırım bir kiklop öldürmekten daha zor olacaktı.
Yere indiğimizde derin bir nefes aldım. İnsanlar iyiki Alectra'yı görmüyordu. Zaten mitolojik yaratıkları görebilseler fazla komik olurdu.
Ah şu da kim, üvey kuzenim hidra falan. Gülünç.

Yavaşça Alectra'nın sırtından indiğimde Nico da belimdeki ellerini çekip aşağı atladı.
"Teşekkürler"diye mırıldandım. Alectra'nın daha fazla ilerleyemeyeceğini, geri dönmesi gerektiğini biliyordum. Sadece bir daha dönmeyeceğimi de biliyordum. "Seni unutmayacağım dostum. Tekrar karşılaşacağız."
Siyah tüylerini yanağıma sürttüğünde gülümsedim. Bu onunhoşçakal deme şekliydi. Alectra tek kelimeyle kusursuz bir yaratıktı.
"Gel buraya artık" Bileğimde hissettiğim elle bana kızgınca bakan Nico'ya döndüm. "Bırak artık şu terliksi hayvanı.Daha fazla aptallıklarına göz yumamam." Alectra küçük bir hırıltı çıkardığında çebirmek amacıyla "seni sevmedii nico" diye bilmişçe gülümsedim. "Akıllı hayvan ne yaparsın?" Masum bir bakış attığımı umarak ellerimi iki yana açtığımda kolumdan turarak çekiştirmeye devam etti. Yol boyunca böyleydi. Peluş ayıya girer gibi neden Alectra'ya sarılıyormuşum, neden bu kadar anormalmişim. Hangimiz normaliz.
Sinirle soluduğunda ondan pek farkım yoktu. Beni kolumdan çekiştirerek diğerlerini ararken son gördüğüm şey Alectra'nın devasa kanatlarıydı.
#
Lucy'den
"Tamam yani bize gereken şey, Emma ise bu iş tamam" Gelen çığlıkla yanımdaki Eliza'ya döndüm.
"O bana aşık! Onu elimden alamazsınız." Sinirden kızarmış yüzüne keyifle baktım. Sinirli bir Eliza, en sevdiğim...
Şey İtiraf etmeliyim ki bundan fazlasıyla zevk alıyordum.
"Tabi canım onu elinden almak gibi bir niyetimiz yok çünkü zaten elinde değil." Daha da kızarırken Leo'nun beni kendine döndürmesiyle gülümsemem soldu.
Dudaklarını kıpırdatarak 'sakin ol'dediğinde derin bir nefes alarak yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim. Bu kız cidden çekilmezdi.
"Görüceksiniz Nico o paspal yerine beni seçicek!" Sakinliğin canı cehenneme.
"Kes sesini sürtük" kimsenin müdahale etmesine izin vermeden yüzüne yumruğumu geçirdim. Fazla kaşınıyordu. "Seni kumaşı eksik yapay güvercin boku." Yaratıcılığımı ortaya dökemeden ağzıma kapanan elle Eliza'dan uzqklaştırıldım. Dövsem ne olurdu ki sanki, görevde bile yoktu bu deneme boyu makyaj çantası. Yine de  Rahatlamıştım.Bayılmıştı hemen tabii salak.
(Yaşasın kötülük asdfg)
Isaac, Elizayı omzuna atarken gözleri başka yerdeydi.(fesatlaşmayalım öhöhöm)
"Şuradakiler onlar değil mi?" Isaac'in gösterdiği yere baktığımda Nico'nun Emma'nın kolundan çekerek onu Nesoilerin dükkanına doğru götürdüğünü gördüm. Büyük ihtimalle yine kavga etmişlerdi. Emma'nın dudak hareketlerinden benim gibi yaratıcı hakaretlerini ortaya döktüğünü anlayabiliyordum.
"Kesinlikle onlar"
Onların peşinden yürümeye başladığımız zaman o öpücüğün birçok şeyin başlangıcı olacağından emindim.
##
"Emma!" Arkamızdan gelen sesle zor da olsa Nico'yu durdurmayı başardım. Nesoilerin dükkanının önündeydik.
Çocuklar bize doğru koşarken Eliza'nın Isaac'in sırtında olmasıyla ağzım o şeklini aldı.
"Ona ne oldu!" Nico'nun bağırmasıyla irkildim. O nasıl bir sesti.
Lucy'nin umursamazca "yumruk atınca bayıldı" demesiyle daha da şaşırdım. Bana çaktırmadan göz kırpınca yüzümü bir gülümseme kapladı. Eliza'yı pek sevmiyordu ama bu yumrukta anlaşılan benim etkim de büyüktü. Lucy iyi biriydi. Bundan emindim.
Aslında biraz üzülmüştüm, ben de orada olup bir tane geçirmek isterdim.
Nico oradakileri umursamadan Lucy'nin üstüne yürüdüğünde Leo'dan önce davranıp önüne geçtim. Cidden ne yaptığını sanıyordu.
Bir süre beni süzüp "kenara çekil" diye tısladı. Artık çok kaşınıyordu. Ben hiç de kolay lokma değildim.
"Birincisi çekilmeyeceğimi bilecek kadar beni tanıdığını düşünüyorum. İkincisi artık şu kötü çocuk havalarından bıktım. Boktan bir büyünün etkisinde olman bizi böyle hor görebileceğini göstermez. Eğer sen hareketlerine dikkat etmezsen ben de etmem" Bütün öfkemi gözlerimle gösterdiğimi umuyordum. Yavaşça ona yqklaşmış yüzümü uzqklaştırdığımda gözlerinde beni dikkate aldığını belirten birşeyler görmek istedim. Ama yoktu.
"Birincisi düşüncelerini öbemsemiyorum. İkincisi çekil önümden"
Beni kenara ittiğinde sabrımın son damlası da taşmıştı. Sınırla yaklaşıp yumruk attığımda sadece kafası yana düştü. Sinirle bana baktığında tam bana vuracakken hızla elini yakaladım ve çevirerek kilit yaptım.
Diğerleri şaşkınlıkla bana bakarken ensemde hissettiğim acıyla sendelememek için kendimi zor tuttum. Keskin acı yine ensemden başlayarak ellerimi kadar dolaşıyordu. Sinirlenince neden böyle oluyordu. Şu an bunu düşünmemeliydim.
Nico kurtularak bana bir yumruk attığında yanağımdaki minik sızıyı hissetmemeye çalışarak üstüne atıldım.
Diğerleri de beyinlerini takmış olmalılar ki bizi ayırmaya çalışıyorlardı.
Bazı gerçekler yumruklardan daha çok acıtır, bu kesindi.
###
"Üzgünüm, dediğim gibi geçidin açılma iznini almamız için birkaç saate ihtiyacımız var." Notios dudaklarını birbirine bastırarak üzgünüm anlamında bir bakış attı. Hava yeni kararıyordu ve bize geçidi en erken gece açabileceklerini söylemişlerdi.  "Gölün hanımı herkesi kabul etmez. Bazı şartları olacaktır elbette"
Şartlar? Dysia sahte bir öksürükle araya girdi. "Konumuz bu değil. Dediğimiz gibi birkaç saate ihtiyacımız var"
O bazı bilgilendirmelerde bulunurken etrafa göz gezdirdim. Sıradan bir  yerdi. Ayağımla ritim tutarken Voreia ile göz göze gelmemle kanım çekildi. Gerçekten dondurucu bir etkisi vardı. Gözleri o kadar donuk bakıyordu ki.
Belki yaptığım çok aptalcaydı ama içimden bir ses yapmam gerektiğini söylüyordu.
Bir bqkış atıp bir odaya girdiğinde kimsenin dikkatini çekmeden ben de arkasından girdim. Zaten Dysia'nın anlattıklarına odaklanmışlardı.
Kapıyı arkamdan yavaşça çektiğimde burasının kristallerle dolu rafların olduğu bir depo olduğunu farkettim. Taşlar, kristaller, harita veya değişik eski pusulalar...
Yavaşça ilerlemeye başladığımda Voreia'nın sisin içindeki bir görüntüye baktığını gördüm. Bir adama.Ama değişikti bu, gerçekti. Bakışları donuk değil özlem ve kederin somutlaşmış hali gibiydi. Gözleri dolduğunda bir tanrıçanın böyle acizleşebileceğini tahmin edemezdim.
Beni farkettiğinde görüntüyü dağıtarak eski donuk bakışlarını yolladı.
"Buralarda dolanmamalısın, genç melez" Üstünde geçen seferkinin aksine beyaz tonlarında bir elbise vardı ve bordo ruju dudaklarını çok daha belirginleşmişti. Aslında şu bir gerçekti ki Voreia gerçekten tapılası bir güzelliğe sahipti.
Teknik olarak zaten bir tanrıçaydı.
Saçma sapan düşüncelerimi kenara iterek yanına ikerledim.
Raflara değişik kavanozları yerleştirirken aslında tanrıçaların da melezlerden farklı olmadığını anladım. Ölümsüzler bile acı çekebiliyordu, bir insan gibi olabiliyorlardı ama bir yanları imkansızlara bağlıydı.
Isaac,Cupid'in elçisi dediğinde beliren yüz ifadesi geldi sonra aklıma. Nefret dolu...
"Cupid'in elçisinden neden bu kadar nefret ediyorsun" Bir an duraksasa da aldırmadan kavanozları yerleştirmeye devam etti. Cevabı zaten biliyordum. "Çünkü aşık oldun, değil mi?"
Sanki çok kötü bir şey hatırlamış gibi hüzünle dolan gözlerini kaçırmaya çalıştı. Ama ısrarla gözlerine bakmaya devam ettiğimde daha fazla dayanamamış olmalı ki,
"İlk aşkımdı"diye mırıldandı."Bir okla ölmesi gerekmiyordu." Biri size ilk aşkının okla öldürüldüğü için soğuk birine dönüştüğünü söylese eminim benim gibi donup kalırdınız.
Bu acı verici olmalıydı. Şayet benim aşık olduğum insan da aynı sona kavuşsaydı kim bilir belki ben de çok daha dondurucu bir kişiliğe sahip olurdum. (#Sherlock aslan yelesi repliği geldi aklıma) Şimdi farkediyordum ki sadece acı çekmişti, soğuk değildi. Aslında şuan...çok sıcaktı.
Nefes alış verişi hızlandığında "hala bir tanrıçayım. Güçlerimi kullanmamam düşüncelerini duyamayacağım anlamına gelmiyor."dediğinde irkildim. Bunu hatırlatması iyi olmuştu.
"En azından sevmenin nasıl bir şey olduğunu tattın"diye mırıldandığımda başını iki yana sallayarak güldü.
"Emin ol aşk masallarda güzeldir, ve masallarda değiliz, genç melez. Aşkı ancak kurnazlık yönetebilir ve bazen bir ölümsüzde bile kapanamayacak yaralar açar." Büyük bir gerçeklik ve içtenlikle söylediklerini beynimin bir köşesine kaydettim. "Seni uyarmalıyım, aşk sadece bir oyundur. Ve sen kazanmak istiyorsan ona inanmamakla başlayabilirsin."
Haklıydı ama yanıldığı yerler de vardı. Her şeye rağmen daha yeni karşılaştığı birine bunları anlatması beni şaşırtmıştı çünkü içimden bir ses başkalarıyla konuşmayı pek sevmediğini söylüyordu.
"Bunları seninle neden paylaştığımı elbet birgün anlayacaksın."
Sesindeki gizemli tonu kafama takmadan ellerimi cebime sokarak adımlarımı geriye doğru atlaya başladım.
"Tanıdığım birine benziyorsun" yanaklarımı şişirerek dudaklarımı çizgi şekline getirdim. Bu benim klasik hareketlerimden biriydi.
"belki de kaybettiğin aşkın kadar sana kazandırdığı duyguları da düşünmelisin. Çünkü onlar bir tanrıçanın kalbine bile çok yakışan şeyler"
Düşüncelerimi serbest bıraktığımda düşünmesini umarak diğerlerinin yanına doğru yğrümeye başladım. Hala aynı yerde ne yapacaklarını tartışıyorlardı.
Voreia'ya üzülmüştüm açıkçası. Belki de göremediğimiz gerçek buydu. Buzlar da birbirini eritebiliyordu...
#
"Ne!" Lucy'nin söylediği şey küçük çaplı bir şok geçirmeme neden olmuştu. "Benden bunu yapmamı bekleme."
Birkaç saat dinlenmeyi umduğumuz pansiyona ilerlerken yanıma gelmiş ve bana aniden Nico'yu öp demişti. Zaten sırtım bu kadar çok acırken bu saçmalık da neyin nesiydi?
"Evlen demedim sadece büyünün etkisinin geçmesi için onu öpmen gerekiyor. Ayrıca yapmadığın şey mi sanki?" Tam ağzımı açıcakken durdurdu"ı-ıh bu bir soru değildi." Göz devirmemi takmadan Önümden ilerlemeye başladığında "neden ben"diye koşarak yetiştim. Kendisi yapamaz mıydı?
"Bunu benim yapmamı beklemiyorsun herhalde" suskunluğumu görünce gözleri hayretle açıldı"leo'yu seviyorum ben!"
Malesef haklıydı. Nico'yu öpmek, birini öpebilirdim ama özellikle sizden nefret eden biriyle... bilemiyorum.
"Tamam,"dedim pes ederek "bugün hallederim"
Lucy'nin el çırpmalarına ve sevinç gösterilerine alışmıştım artık. Onun bu garip hareketlerine gülümseyerek ilerlemeye başladım.
"Ha bu arada..."diye mırıldandım. "Güzel vuruştu kızıl!"
##
Şehirin ücra köşelerindeki bir pansiyonda bir oda kiraladık. Bir oda ikiye ayrılıyordu.
Küçükken bu eski pansiyonları çok ilgi çekici bulurdum. Çok gizemli gelirlerdi. Ama şimdi çok sıradandı, sadece eski tahta yığınları...
Çantamı kahverengi yatağa atarak içindeki siyah bir askılı çıkardım. Üstümdeki tişört kan ve tozla harmanlanmış tavuğa benziyordu.
Diğerleri de oturup dinlenmeye başladığında sessizce diğer küçük odaya gittim.
Sırtımda kırılmış bir ok olmasına rağmen günlerdir bitmeyen vücudumdaki sızlamalar sebebiyle varlığını bile unutmuştum. Dikkatlice kazağımı çıkartarak sırtımdaki yarayı tozlanmış boy aynasına çeviremeden kapının aniden açılması bir oldu.
Sorun değildi, üstümde südyenim vardı ve grupta çekinebileceğim biri yoktu. İkisi abim gibiydi ve diğeri de benden nefret ediyordu zaten.
"Özür dilerim."
Nico beni süzdükten sonra tam çıkacakken sorun olmadığını söyledim. En azından özür dilemeyi bilmesinin sevinciyle saçlarımı geriye atarak ben de onu süzdüm.
Sıcaktan tişörtü kaslarına yapışmıştı ve şey, anladınız siz. Biraz fazla iç açıcı bir manzaraydı.
"Ne sormak istiyorsan sorabilirsin. Sorun etmiyorum"
Gözlerini vücudumdan çekip gözlerime odaklandı."Leo sana yapman gereken şeyi yapmanı söylememi rica ettiği için geldim" kaşlarını çatıp eski moduna büründü, Leo'nun neyden bahsettiğini çok iyi biliyordum. Ama anlaşılan nico bilmiyordu.
Onu öptükten sonra beni itebilirdi, yüzüme bakmayabilirdi. Veya daha kötüsü, kalbim bilmediğim bir sebepten sızlayabilirdi. Açıkçası bunları düşünmek bile biraz beyin sikiciydi.
Onu lap diye öpmemi mi bekliyorlardı. Çünkü kesinlikle... onu lap diye öpecektim. Ama hayır bu da fazla istekli olduğumu sanmadını sağlardı, ki istemiyorum. Neden onu öpmek isteyeyim ki. Onu öpmek istediğimi mi ima ediyorsunuz?!
Tamam sanırım deliriyorum, çaktırmayalım.
"Benden sonuçlarına katlanmam gereken birşey istiyorlar."diye mırıldandım ona biraz daha yaklaşarak. Ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu.
Tek elimi yavaşça yanağına koyarak başparmağımla yanağını okşadım, benden böyle bir şey beklemiyor olmalıydı ki şaşkındı. Şimdiye kadar beni itmemesi bile bir mucizeydi aslında.
Nefeslerimiz karışırken olabildiğim kadar yakınındaydım.

Gözlerinin mavisi o kadar bürünmüştü ki yeraltının karanlığına, gözlerine baktığımda sadece siyah olduklarını sanmıştım.
Belki de beni ona çeken şey buydu, ortaya çıkarılmayı hakeden bir mavi vardı gözlerinde.

O içime çekmeye bıkmayacağım kokusu burnuma dolduğunda dudaklarına doğru fısıldadım.
"Ah şimdi seni öpmem mi gerekiyor"

Dudaklarımız birleştiğinde kendimi buna alıştırmamam gerektiğinin farkındaydım. Her şey birazdan sona erecekti.
Çünkü o okyanustaki dalgalardı ve ben boğulmaktan çok korkuyordum...

Arkadaşlar teog sonrasına kadar yayınlamayacaktım ama çok mutluyum ve ablamın azarlara göz yumup bir bölüm yazabildim. Belki güzel olmadı ama cidden çok yoğunum. Üşengeçlik değil bu seferki. Teog mağdurlarına Sabır diliyorum, dershane okul test canımız çıkıyor ama umarım hepimiz hakettiğimiz notları alırız da bu çabalarımız boşa gitmemiş olur. Mutluluk sebebine gelirsek son dakikada da olsa Kelebek'i imzalatmayı başardım Tüyap'ta. Şu an zıptı çıktı modundayım.
Son zamanlarda çok saçma espri yaptığım için ölüm tehditleri bile alıyorum ,o yüzden hadi en yakın arkadaşıma sabır duası okuyalım. Asdfgh çenem açıldı yine, neyse kendinize iyi bakın....

Born To Be Monster #Nico Di Angelo (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin