3. BÖLÜM (KAÇIŞ)

894 29 6
                                    

3.Bölüm:Kaçış

Sesimin duyulması için ya da sesimizin duyulması için ölmem mi gerekiyordu?

Sesimin duyulması için ya da sesimizin duyulması için ölmem mi gerekiyordu?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Defne'den;

Zafer'in eve dönmesine üç gün kalmıştı. Dört gündür düşünüyorum, onun yokluğundan faydalanıp gitsem mi? Yoksa yakalanırsam daha kötü olmaması için kalsam mı? Odaya Seda'nın girmesiyle düşüncelerime ara verip ona baktım.

"Defne hanım Zafer bey arıyor." Gözlerimi devirip Seda'ya baktım.
"Konuşmak istemediğimi söyle."
Sed gözlerine yerleşen endişeyle konuştu.
"Defne hanım siz söyleseniz? Bana kızıyor."

Güldüm ama bu içten bir gülme değildi, aksine alayla güldüm.
"Bana da şiddet uyguluyor. Sen bir şey yapıyor musun? Yapmıyorsun o kapıda ki köpekleri gibi susuyorsun. Şimdi sahibine söyle konuşmak istemiyorum."

"Peki Defne hanım."

Seda odadan çıktıktan sonra. Bir müddet arkasından baktım. Bir bağırmasına korkuyordu ama ben onun gözünün önünde şiddet görüyordum. Ama bunu görmemeyi tercih ediyordu.

Tekrar gidip gitmemem gerektiğini düşünmeye başladım. Vereceğim karar çok önemliydi. Hayatım söz konusu, doğru karar vermek zorundayım. Zafer dönmeden gitmem gerekiyor.

En fazla ne olabilir ki? Bugüne kadar dayandım. Ne koşulda olursa olsun boyun eğmedim. Bundan önceki evden, pardon bundan önceki hapishaneden kaçmaya çalışmalarımda yakalandım ama bu sefer de yakalanacağım anlamına gelmez.

Mutfağa yavaş adımlarla çalışanlara görünmeden gitmeye başladım. Bir saat sonra yani saat dokuz da korumalar yer değiştirecek. Bu da demek oluyor ki bir saat içinde hazırlanmam, önemli bir kaç eşya almam gerekiyordu. Mutfağın kapısından hafif eğilerek baktığımda görünen kimse yoktu. Elime iki tane poşet alıp, bir tanesinin içine ekmek, peynir ve şişeyle su koydum. Bu beni iki gün idare ederdi. Öyle olmasını umuyordum. İkinci poşeti de elimde sıkıca tutarak ses çıkarmamaya dikkat ederek merdivenlere yöneldim.

" Bir şey mi istemiştiniz Defne hanım?"

Yerimden sıçrayarak hızla Hacer'e döndüm.

"Hayır su içmek için indim."

"Elinizdekiler ne? Yardım etmemi ister misiniz?"

"Kendim hallederim. Ayrıca ne olduğu seni ilgilendirmez, benimde özelim var sonuçta."

"Kusura bakmayın efendim ben sadece yardım etmek amacıyla demiştim."

Bu evde çalışanlar ne çok kusura bakma diyorlardı? Cevap verme gereği duymadan arkama dönerek merdivenlerden çıkmaya başladım. Bu evde olan ya da bu durumu görüp, duyan ama her defasında susan insanlara sinir oluyordum.

Sesimin duyulması için ya da sesimizin duyulması için ölmem mi gerekiyordu?

Ben cevap vereyim. Ölürsem bir şey değişmeyecek. Ölsem iki gün konuşulup üçüncü gün unutulacak. Bir de ölüm gününde ya da benimle ilgili bir konu geçtiğinde hatırlanacak. Buna bende dahilim bugün bir insan ölse iki gün hatırlarım. Ama bilmiyoruz ki annesi, babası, ailesi unutmayacak sadece alışacak bir şey olduğunda bunu o da yapardı denilecek ve onlar hiç bir şekilde unutamayacak. Ama bugün ben ya da başka biri ölse anne, babamız unutmaz ama başkası dediğim gibi iki gün konuşur üçüncü gün unutur. Aileler de sadece alışır. Alışmak bazen iyiyken bazen de kötü aslında.

Odaya girip hızlıca dolabı açtım üzerime tunik ve pantolon giydim. Başı örtümü düzeltip, montumu da çıkarıp kenara koydum. Poşete bir kaç parça kıyafet ve bir kaç eşya koyduktan sonra seccade ve tesbihi de koyup poşeti bağladım. Poşetleri ve montumu yatağın altına koyup başka gerekli olan eşya var mı diye etrafa baktım. Tabi ya fener ve çakmak lazımdı. Hızlıca mutfağa indim. Bu sefer büyük eşyalar almayacağım için çakmak ve fener cebime sığardı. Mutfağa girdiğim de Hatice ve Seda mutfak masasında karşılıklı oturuyorlardı. Beni görünce hemen ayağa kalktılar.

"Bir şey mi istemiştiniz efendim?"

Hatice'nin sorusuyla derin bir nefes aldım. Bıkmadınız mı aynı sorudan? Elim ayağım tutuyor çok şükür. Zafer yok normal değil mi?

"Elim ayağım tutuyor çok şükür. Patronunuz yok ya. Zarar veren de yok. Bağıran da yok. Rahatım yani."

Ben böyle dediğimde başını öne eğdi ve ben bu duruma sinir oluyorum.

"Ne olursa olsun karşında kim olursa olsun Allah'tan başka kimseye boyun eğme. Kaldır o kafanı."

Kafasını kaldırıp bir kaç saniye yüzüme baktı.

"Siz oturun sadece su içmeye geldim."

Hacer ve Seda oturunca yandan bir baktım ve çakmağı gözümle bulmaya çalıştım. Her zaman ki gibi ocağın kenarındaydı. Suyu alıp içerken tekrar Hacerlere kısa bir bakış atıp bir iki adım atarak bakmadıklarına emin olduktan sonra çakmağı hemen cebime koydum. Asıl sorun fenerin nerede olduğunu bilmiyordum.

"Seda"

"Efendim Defne hanım."

"Evde fener vardı nereye koydunuz?"

"Bodrum katında ama kusura bakmayın da ne işiniz var?"

LA HAVLE... Her şeyi sorgulamak zorunda mısınız?

"Gece kitap okuyacağım da gece lambası bozuldu o yüzden."

"Ben yarın Salih'e söylerim yeni bir gece lambası getirir. İsterseniz ben getirebilirim feneri?"

Aslında daha iyi olur biraz dinlenmem lazım sonuçta yorulacağım.

"Tamam sen getir ben burada bekliyorum."

Seda bodrum katına gittikten altı yedi dakika sonra elinde el feneriyle geldi. Bu da tamamdı. Geriye on dakika daha bekleyip dışarıdakiler yer değiştirirken kaçmak vardı.

"teşekkür ederim."

" Rica ederim."

Hızlıca odaya çıkıp camdan baktım iki dakika kalmıştı. Poşetleri alıp çantaya koydum sırtıma taktıktan sonra odadan çıktım. Merdivenlerden inip salonun balkonundan bahçeye çıktım. Seri hareketlerle dış kapıya gitmeye başladım. O sırada onlarda yer değiştirmeyi bitirmişlerdi. Hemen ağacın arkasına geçip görünmemeye çalıştım. Buradan bugün çıkmalıydım. Her şeyden önce yakalanmamalıydım. Adamların konuşma sesleri geliyordu. Sırtımdan çantamı çıkartıp sessiz bir şekilde yan tarafıma koydum. Yere uzanarak kollarımla hareket edebilecek şekilde durdum. Sürünerek gidecektim. Çantamı elimle tutarak kollarımla ileri gitmeye başladım. Zaten kapıya fazla kalmamıştı. Biraz ilerledikten sonra kapıya ulaştım ayağa kalkıp direk kendimi duvara yasladım. Başı örtümü düzeltip etrafa baktım kenarda ki Cihan ve Faruk'u atlatmam lazımdı. Faruk beş dakika kadar tahmin ettiğim bir süreden sonra duyabildiğim kadarıyla lavaboya gitti. Cihan'ın dikkatinin dağılması lazımdı. Yere baktım ama taş görünmüyordu. Yerden toprak alıp elimle sıkıp diğer tarafa attım. Sesi duymuş olacak ki o tarafa doğru gitti. Fırsattan istifade hemen kapıdan çıkarken onu duydum ve yere çivilenmiş gibi kaldım.

-"Defne hanım?"

___________________

Oy verip yorum yapılmıyor. Bir çoğunuz gibi bende emek veriyorum lütfen okuduktan sonra, Oy verip yorum yaparmısınız???

Selamm

Nasılsınız??

Bölüm nasıldı?

Defne'yi gören sizce kimdi?

Bölümü yazarken çok heyecanlıydım. Düşündüğüm tek şey ve karar verdiğim tek şey Defne'nin eline bu fırsat geçmişken kaçmasıydı. Yazdıkça aklıma geldi ve devam ettirdim. Umarım beğenmişsinizdir.

ARKADAŞLAR FARK ETTİM Kİ BÖLÜMLER KISA. BUNDAN SONRA YANİ 9. BÖLÜMDEN SONRA UZUN BÖLÜMLER GELECEK. BUGÜNE KADAR OLAN KISIM KURGU DEĞİŞMEDEN UZATILMADAN DÜZENLENECEK. DEDİĞİM GİBİ FAZLADAN KELİME EKLENMEYECEK SADECE DÜZENLENECEK:)

Mutlu Olun...

#birliktesesimiziduyurmayıbaşaracağız

#herkadıngüçlüdür

İnstagram / @belinayyagmurcuu

GÜÇLÜ KADINLAR (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin