Merhaba İzmir

468 9 0
                                    

  Sabah alarm sesiyle uyandım, elimi yüzümü yıkadım. Burnuma mis gibi kokular geldiği için direk mutfağa yöneldim. Annem çoktan kalkıp masayı hazırlamıştı.

"Günaydın annecim." dedim ve annemin kızarttığı patates kızartmasından bir tane yemeye başladım.

"Günaydın, Baran kalktı mı?"

"Hayır."

"Uyandırır mısın?" Başımla annemi onayladım ve Baran'ın odasına girdim.

"Uyaaan." dedim bağırdım. Baran yatağından sıçrayıp ayağa kalktı.

"Abla ne bağırıyorsun ödümü kopardın." dedi.

"Kahvaltı hazır gel hadi," Odasından çıkıp annemin yanına oturdum.

"Babam nerede annecim?"

"Ekmek almaya gitti kızım."

"Baran uyandı mı?"

"Uyandı anneci-" derken kapı çaldı. Kalkıp kapıya koştum, gelen babamdı.

"Hoş geldin babacım." dedim ve beraber mutfağa ilerledik. Baran uyanmış annemin yanında oturuyordu. Kahvaltımızı ettikten sonra babam bizi oturma odasına topladı.

"Çocuklar benim sizinle bir şey konuşmam lazım" dedi ve devam etti. "Benim işimi biliyorsunuz sürekli bir yerlere tayinim çıkıyor. Benim tayinim İzmir'e çıktı çocuklar."

"Yinemi yinemi!" Baran isyan ederken babam söze girdi. "Biliyorum sizin içinde zor çocuklar ama şöyle düşünün bir sürü şehri görüyorsunuz." Baran kalkıp odasına gitti. Sürekli şehir değiştirmekten Baran kadar bende yorulmuştum fakat bu tepkisi bana göre doğru değildi.

"Eşyalarınızı toplayın kızım." dedi babam. Ayağa kalkıp Baran'ın odasına girdim.

"Baran eşyalarını topla sonra okula gidelim." dedim.

"Tamam." Baranın bu kadar sakin olması beni şaşırttı. Şimdi neden diyeceksiniz, hemen açıklayayım. Çünkü her taşındığımızda sanki dünya yıkılıyormuş gibi davranır kendisi. Sanki dünyanın sonu gelmiş gibi... Çok sinirlenir, depresyona girer, kimseyle konuşmaz, ve bunun gibi bir çok şey.

Odama girdim. Hızlıca valizimi topladım. Pantolonumun üzerine mavi örme kazağımı geçirdim. Baranın odasına doğru hızlıca ilerledim. Kapıyı çalıp içeri girdim. Baran valizini hazırlamış telefonuyla uğraşıyordu.

"Hazırsan çıkalım." dedim.

Beraber okula gittik. Baranı sınıfına bırakıp en üs kattaki sınıfıma çıktım. İçeri girdim, ders bittikten sonra arkadaşlarımın yanlarına geçtim.

"Tuğçe sen iyi misin?" dedi Duru. Hemen anlamıştı bir terslik olduğunu.

"Size bir şey söylemem gerek." dedim.

"Söyle," dedi Ayaz.

"Babamın işi dolayısıyla başka bir şehre taşınmamız gerekli. Bu gün son günüm. Sizinle vedalaşmaya geldim." dedim.

"Tuğçe sen iyi misin?"dedi Yusuf. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Gözlerimi sıkıca kapattım. Önce Duru sonra Ayaz sonra da Yusuf sarıldı bana. Onların bana sarılması bana güç vermişti her zaman. Biraz daha konuşup onların yanından ayrıldım.

"Baran hadi ablacım." dedim. Baran arkadaşlarıyla vedalaşıp yanıma geldi. Eve gidene kadar ikimizin de ağzını bıçak açmadı. Eve geldiğimizde annem ve babam hazırlanmış bizi bekliyorlardı.

"Uçak ne zaman?" dedim.

"Sekizde." dedi Babam. Beraber arabaya bindik. Havaalanına gidene kadar araba da ölüm sessizliği vardı. Babam havaalanın önünde arabayı boş bir yere park etti. Arabadan indim.

"Araba ne olacak?" dedim babama bakarak.

"Bir şirketle görüştüm. Onlar birini gönderecekler arabanın anahtarını verip gideceğiz." diye açıkladı babam.

"Baran ablacım arabadan inmen için davetiye mi gönderelim?" dedim sinirle sakinliğin arasında gidip gelen sesimle. Baran arabadan inince babam bize uçak biletlerini verdi. Baran telefonunla oyalanırken bende uçak biletini incelmeye başladım. A- kapısından uçağa binecektik. Arkamdan gelen sesle irkildim. Babam bize sesleniyordu. İki valiz alıp babama yetiştim, uçağa bindik. İstanbul - İzmir arası yaklaşık 1:30 sürmüştü. Baran uyumuştu. Onun saçlarını okşayarak "Baran geldik ablacım." dedim. Baran yavaş yavaş gözlerini açıldı. "Geldik ablasının yakışıklısı." dedim tekrardan. Baran benimle konuşmadan kalktı ve uçaktan indi. Bir taksiye binip yeni evimizin önünde durduk. 10 katlı yeni yapılmış bir binaydı. Babam hepimize birer anahtar verdi. Eve girdik ve babam bize evi gösterdi. Baranın ve benim odam yan yanaydı. Biraz dinlendikten sonra valizimi yeni odamdaki dolabıma yerleştirdim. Dolabımdan kot pantolonumu ve beyaz kazağımı üstüme geçirdim. Yeni makyaj masama oturdum. Biraz allık sürdüm ve bir kaç fıs parfüm sıkıp odamdan çıktığım gibi Baran'ın odasına girdim.

"Baran ben dışarıya çıkıyorum, gelmek ister misin?" dedim.

"Evet abla, üzerimi değiştirip geliyorum." dedi Baran. Biraz hava almak ikimize de iyi gelecekti. Mutfağa geçip bir bardak su içtim ve telefonumla ilgilenmeye başladım. Banyodan bir ses gelince oturduğum yerden kalkıp yavaş yavaş banyoya ilerledim. Klasik Baran yine bir şeyleri yere düşürmüştür. Banyonun kapısını elimle ittirdikten sonra yerde Baran'ı gördüm.

"Ya kalk, ne çabuk kendine gelip şaka yapmaya başladın?" Cevap vermedi.

"Baran kalk şakanın sırası değil!" Yine sessiz kalmıştı. Yere eğilip kollarından tutup kaldıracakken banyo fayansındaki kanı gördüm. Elimi kafasının arkasına koydum. Elimde kan vardı.

"Baba, anne bakar mısınız!"

"Kızım, valizleri yerleştiriyorum, ne oldu?"

"Anne Baran düşmüş, kafası kanıyor." Kan gittikçe artıyordu. Annem hızlıca banyoya geldi. Annem çok panik bir kadındı o yüzden sakinliğimi korumak zorundaydım.

"Ne oldu Tugçe ne oldu?" dedi telaşla.

"Anne sakin ol, babama söyle ambulansı arasın hemen."

Yeni HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin