Okuldan döndüğümde hızlıca odama girdim. Siyah kazağımı ve kot eteğimi giydim. Annem ile dışarı çıktık. Annem beni hiç bilmediğim bir yere götürdü. Etrafı gezinirken kırmızı keten bir elbise gördüm.
"Anne bak bu elbise güzelmiş."
"O elbise olmaz."
"Neden?"
"Çok kilolu gösterir seni o elbise."
"Peki." deyip geçtim.
"Bak bu nasıl?" annemin gösterdiği elbise siyah, askılı, kadife bir elbiseydi. Annemden elbiseyi alıp kabinde girdim. Sanki bana özel dikilmiş gibi üstüme tam oturmuştu. Vücudumu saran elbise üzerimde kusursuz duruyordu. Kabinin perdesini açtığımda annemin ağzı açık kalmıştı. Elinde tuttuğu elbiseyi bırakıp yanıma geldi.
"Çok güzel olmuşsun."
"O zaman bunu alıyoruz." dedim.
"Alıyoruz kızım." annem bana hayran kalmıştı. Aslında bende bana hayran kalmıştım. İlk defa bir elbise üzerimde böyle güzel duruyordu. Annem siyah bileğine kadar bir elbise almıştı.
Eve döndüğümüzde makyaj masama oturdum. Gözlerime siyah bir far sürdüm. Halka küpelerim olmazsa olmazım. Saçlarımı ensemde elimle bir topuz yaptım ve hafifçe tutturdum. Önümden bir kaç tutum saçımı çıkarttım. Siyah ince topuklu bir ayakkabı giydim. Son olarak kırmızı rujumu sürdüm. Odamdan çıktım, annemin odasına girdim. Annem yine beni kendine hayran bırakacak kadar güzeldi. Omuzun da olan sarı saçlarını salmıştı. Elbisesiyle bütünleşen saçları çok güzel bir görüntü oluşturmuştu. Sanki bir resimdi annem. Babam geldiğinde hep beraber arabaya bindik. Yine kapıyı ilk çalışımızda açmıştı yengem. Yengem gri diz altında sade bir elbise giymişti. Ona sarılıp içeri geçtim. Cansu sırt dekolteli beyaz bir elbise giymişti. Giydiği elbise onu çok gençleştirmişti, sanki yirmi üç yaşında değil de on dokuz yaşındaymış gibi duruyordu. Kapı çaldı. Kapıya yönelen yengemin kolundan tuttum. Başıyla beni onayladı. Kapıyı açtığımda karşımda duran O tanıdık yüzü görünce şaşırdım. Takım elbise giymiş Mete beni çok şaşırttı.
"Mete."
"Tuğçe."
"Ne işin var burada?"
"Senin ne işin var burada?"
"Kuzenimin nişanı"
"Kuzenimin nişanı" ikimizde aynı anda söylemiştik.
"Beni içeri almayı düşünmüyorsun herhalde."
"Ay kusura bakma ben unuttum."
"Bakmam." İçeri geçtik. Yüzümde küçük tebessümle kapının önünden çekildim. Mete'yle beraber içeri geçtik. Herkes yerlerini almıştı, boş olan sandalyelerden birine oturdum. Hemen yanımda olan sandalyeye değil de aramızda bir sandalye kalacak şekilde oturdu Mete de.
Cansu'nun babası kurdeleyi kesti, hepimiz alkışladık. Mete benim kulağıma doğru eğilip konuşmaya başladı.
"Çok güzel olmuşsun." dedi sadece benim duyabileceğim şekilde.
"Teşekkürler," Baran hızlıca yanımıza geldi tam ortamıza oturdu. Baran'ın bu kıskanç davranışları benim hiç hoşuma gitmemişti.
Nişan bittikten sonra eve dönmüştüm. Ayağımdaki topuklular yüzünden neredeyse ağlayacaktım. O kadar yorulmuştum ki yatağa yattığım an derin bir uykuya dalmıştım.
(2 hafta sonra)
Telefonumun lanet çalışıyla uyandım. Bu sabah düğün sabahıydı. Arayan yengemdi. Yarım saate Nil'i bize getireceğini söyledi. Nil yengemin ikinci çocuğuydu. Nil'e bakmak kabus gibiydi. Küçük hanım üç yaşında ama beni nasıl yoruyor anlatamam. Yarım saat sonra kapı çaldı. Koşar adımlarla kapıyı açtım. Yengem bana Nil'i verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Hayat
Teen FictionYeni hayatımın bana getirdiği zorluklarla baş edebilir miyim? Eski Tuğçe'den eser kalmadı. Yeni hayatımın ilk günü başıma gelmeyen kalmadı.