𝟭𝟵𝟴𝟭
Ertesi sabah erkenden kalkıp dışarı çıktım, Ahlas'la buluşmaya sözleşmiştik. Evler arasında çok mesafe olmamasını seviyordum. Böylece ne zaman istesem onu görmeye gidebiliyordum.
Evin arkasına geldiğimde hiç beklemediğim bir manzarayla karşılaştım. Babam elinde silah Ahlas'ın amcasını hedef almıştı. Ahlas aralarına girmiş babamı durdurmaya çalışıyordu.
"Senin yeğenin yüzünden oğlum böyle oldu." Babam sinirle bağırdı.
"İçinde varmış oğlunun." Babam silahını sıktı.
"Düzgün konuş lan, Allah şahidim olsun gözümü kırpmadan vururum seni." Babam dediğini yapacak biriydi.
"Ahlas aradan çekil." Hızla babamla Ahlas'ın arasına girdim.
"Birini vuracaksan beni vur." Babam mimik oynatmadan soğuk ifadesiyle gözlerimin içine baktı.
"Olmaz." Cennetimi son görüşümdü belki de, son bir kez dudaklarını tadamadan, son bir kez kokusunu içime çekemeden göçüp giderdim buralardan belki.
"Baba." Silahın namlusu tam kalbımın üstündeydi.
"Baba deme." Ne kadar çok kalbım acısa da yüzümde tek mimik oynamadı.
"Baba vur beni." Tetiği çekip namluyu yine kalbime dayadı.
"Yapma." Ahlas babamla benim arama girip silahı almaya çalıştı. Onu arkama çekmeye çalışsam da bırakmıyordu.
"Kaza çıkacak bırak." Ne kadar denesem de bırakmadı.
"Ahlas." Gelen silah sesiyle olduğum yerde kaldım. Eğer ona bir şey olduysa ben ne yaparım ?
Elime gelen kanla aklıma ilişkimizin ilk aylarında olan bir şey geldi.
𝟭𝟵𝟴𝟬
Ahlas'la mutfakta yemek hazırlıyorduk. Ben domatesleri doğrarken, o biberleri doğruyordu.
"Ah." Gelen acılı inleme sesiyle koşar adımlarla Ahlas'ın yanına gittim.
"Ne oldu ?" Avucunun içinde gördüğüm kanla, sanki içimden yüreğim alınıyormuşçasına canım yandı.
"Elimi kestim, çok acıyor." Gözleri dolmuştu.
"Deme öyle, temizleriz şimdi." Elini elimin içine alıp musluğun altına getirdim. Suyu açıp kanı temizlemeye çalıştım.
"Çok acıyor." Akan yaşlarını gördükçe kendimi daha kötü hissetim. Koruyamamıştım onu.
"Geçecek bebeğim." Öyle umuyordum.
"Geçti, ağlama." Bana ağlama diyordu. Onun ağlaması gerekirken güçsüz olup yine ağlamıştım.
"Ben özür dilerim." Ellerimle yaşlarımı sildim.
"Dileme, ben özür dilerim." Daha kanlı olan elleriyle yüzümü sildi.
"Dileme." Gülümsedi.
"Çok güzel gülüyorsun."
"Sen daha çok." Kafamı koynuna gomdum.
"Kokumu seviyorsun değil mi ?" Başımla onayladım.
"Seni seviyorum."
"Daha çok seviyorum ben." Biz kim daha çok seviyor kavgası yaparken kim tahmin ederdi ki dakikalar sonra burnumuza gelen yanık kokusuyla yemeği yaktığımızı anlayacaktık.