Kadın gibi giyinen ve kendini kadın gibi hissettirmek için erkeklerle yatan Park Jimin ve zengin züppe Jeon Jungkook
...
'J-jungkook. Dur lütfen.'
'Ben istediğimi almadan asla durmam.'
'İstediğin ne? Benden tiksinmiyor musun?'
'Şuan sadece benim o...
Jimin en sevdiği elbiselerinden birini giyip aynanın karşısına geçti tekrardan. Sabahtan beri gidip gidip geliyordu. Kendi kendine pozlar verip nasıl bu kadar mükkemel bir vücudu olduğunu sayıklıyordu.
Elini ağzına atıp güldü. Makyaj masasının karşısına oturup ne renk far süreceğini belirmeye başladı. Istediği renkte karar kıldıktan sonra yarım saat boyunca üzerindeki kıyafete uygun makyajıyla ilgilendi.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(Bunun gibi bir şey olsun)
Saçının da bir tarafına süslü çıtçıtlı tokalarından üzerindeki kıyafete en uyanı takmış sevinçle kıkırdamıştı. Çok şirin olmuştu bugün. Neşesi yerindeydi.
Yandan asmalı süs çantasını da omzuna takıp dışarıya çıktı. Bu sabah canı kahvaltı etmek istemiyordu. Erken çıktığı için bisikletle yavaş yavaş gitmişti okula Jimin. Etrafı geze geze.
Sonunda vardığında bisikletini her zamanki yere kilitleyip okul bahçesine giriş yaptı. Sıcak havanın etkisiyle neredeyse herkes dışarıdaydı. Çoğu kişi kamelyalarda oturmuş sohbet ediyordu. Jimin de artık bir grup arkadaş edinmesi gerektiğini düşündü. Yalnız takılmak olmuyordu.
Mutlu bir şekilde zıplaya zıplaya yürümeye başladı Jimin. O sırada karşısından gelen jungkookla adımları yavaşladı. Çünkü jungkook jimin'e doğru geliyordu ve kaşları çatıktı. Baya gergin görünüyordu.
Jimin'in kolunu tuttuğu gibi okulun çıkışına doğru çekiştirdi. Tüm okul onlara bakıyorken Jimin kolu acıdığı için kurtulmaya çalıştı ama jungkook'un bağırmasıyla debelenmeyi bırakıp kendisini sürüklemesine izin verdi.
Jimin anlamamıştı. Ne oldu ki jungkook bu kadar sinirliydi. Dün gayet iyilerdi. Birden ona böyle davranmaya hakkı yoktu.
Zorla arabaya bindirdi onu. Daha doğrusu arabaya atmıştı ve Jimin'in canını yakmıştı. Kendisi de sürücü koltuğuna geçince Jimin konuştu.
'Ne yaptığını sanıyorsun?'
'Kes sesini!'
Jimin jungkook'un bağırmasıyla yerinde sıçramış gözünden bir damla yaşının akmasına sebep olmuştu. Durduk yere ne diye bağırıyordu ki şimdi. Jimin arabadan inmeye kalkışacağı sıra jungkook gaza basmış yola çıkmıştı. Sabah saatleri olduğu için bomboş yolda son sürat gidiyordu. Jimin korkuyordu. Emniyet kemerini bağlayıp sıkıca tutundu.
'Yavasla biraz!'
Duymuyordu. Sadece sinirli çatık kaşlarıyla ve gözleriyle yola odaklanmış tabiri caizse Jimin'i sikine takmıyordu.
'Hey! Sana diyorum. Jungkook! Öldüreceksin bizi.'
Uzun ve korkunç süren yolculuğun ardından jungkook arabayı ormanlık gibi bir alana sokmuş tek katlı bir evin önünde durdurmuştu. Jimin etrafa endişeyle baktı. Nasıl geri dönecekti burdan. Burası neresiydi?!