༄ Mucize

1.4K 113 10
                                        


Sadece kalbini değil tüm vücudunu saran derin acı, üzüntü geçen iki günün ardından küçük bedene fazla gelmiş sakinleştirici verilerek biraz dinlendirilmişti.

Izdırap gibi geçen iki günde jungkook bir ölü gibi yoğun bakımda yatıyordu. Zorlu geçen ameliyat sonunda, neredeyse kalbine gelecek olan kurşun çıkarılmıştı. Hâlâ durumu kritikti. Annesi de harab olmuş yoğun bakımın önünden Yoona ile bırlıkte asla ayrılmıyor uyuma uyumuyorlardı.

Yoona olup biteni öğrenince babasından nefret etmişti. Birde üstüne abisini vurunca karakola gidip kendi elleriyle öldürmek istemişti onu.

Kendine gelen Jimin doğrulmak istedi ama Taehyung engellemişti. 'Kalkma. Iyi değilsin.' 'Jungkook'u gormek istiyorum.' 'Durumunda bir değişiklik yok. O yüzden uyu Jimin. Yoksa yine sakinleştirici yersin.' Yenilerek yatağa geri yattı. Gözünden akan damla yastıkla buluştu. 'Umarım bu olayda kendini suçlamıyorsundur.' 'Onun yerine ben orada olmalıydım. Her sey benim suçum. Belkide arabadan inmeseydim...'

'Jimin! Jungkook böyle düşündüğünü görseydi sana çok kızardı. Onun için dua etmekten baska seçenek yok.' Uyanmazsa Jimin de giderdi onunla birlikte. Jungkook'un olmadığı dünyayı neylerdi. Yeri onun yanıydı.

Akşama doğru Jimin toparlanmış tekrar yoğun bakımın önüne gitmişti. 'Bayan jeon. Lütfen biraz dinlenin. Ben buradayım.' 'Jimin doğru söylüyor anne. Güçsüz düşeceksin. Abim uyandığında bizi böyle görmesin.'

'Tamam. Gelişme olursa haber et.' 'Merak etmeyin.' Ikisi oradan ayrılınca tek kaldı camın ardındaki ten rengi solmuş bedenle.

'Duyabiliyor musun beni?' Iki elini cama yaslayıp biraz daha yaklaştı. Içeri girmesi yasaktı. 'Seni seviyorum. Ve sen... sen uyanacaksın jungkook!' Ağlamaya başlamış yine kendini sıkıyordu. Bugünki gibi kriz geçirmesi yakındı. 'Uyanmak zorundasın. Beni tek bırakamazsın. Uyan. Lütfen.'

Cama vuruyor adeta yalvarıyordu. Boşa yaptığını fark ettiğinde yere çöktü. Sıcaklığını hissetmek istiyordu şuan. En çok da burada oturup elinden hiçbir şey gelmediği için kötü hissediyordu. Çaresiz kalmıştı.

...

'Bir hafta geçti sevgilim. Neden hala bana gelmiyorsun? Yoksa özlemedin mi beni? Kokuma hasret kalmadın mı?'

Bir haftada gözle görülür şekilde çöken beden yine aynı camın arkasında biçare kendisi gibi güçsüz görünen sevdiğini izliyordu. Hiç bir gelişme yoktu. Doktorlar ümidi kesmek üzereydi. Kalp atışları hala zayıftı.

'Perişan oldun anne. Artık eve gel üzerini başını değiştir en azından.' 'İstemem. Oğlum uyanmadan hiçbir yere gitmeyeceğim.' Jimin arkasındaki koltukta oturan kadına yaklaştı. Elini tutup gözlerine baktı. 'Efendim. Kızınız haklı. Ben buradayım. En azından bu geceyi evinizde geçirin. Yarın sabah erkenden gelirsiniz.'

'Hayır. Lütfen ısrar etmeyin artık.' Jimin ne derse desin gitmeyeceğini bildiği için ellerini bıraktı ve koridorun sonuna doğru yürüdü. Sonra birden bağrışma oldu. Arkasını döndüğünde bayan jeon cama yaslanmış hızla vuruyordu.

'Oğlum! Hayır hayır! Doktor yok mu? Doktor yok mu? Jungkook!'

Jimin kosarak oraya gitti. 'Hanfendi. Çekilin lütfen.' 'Ne oluyor? Neden kalbi durdu!' Çıkan yüksek sesli ses kulaklarda uğulduyordu. Jungkook'un kalbi durmuştu.

Bayan Jeon'un çekildiği yere geçti ve sevdiğine baktı. Aynı zamanda her saat her saniye akıttığı göz yaşlarını yine akıtıyordu. Hayır dedi içindeki olamaz. Ölemez. Gidemez. Beni yalnız bırakamaz. Doktorlar defibrilatörle onu hayata getirmeye çalışırken Jimin içeri girdi.

Jungkook'un elini tuttu. 'Beyefendi buraya giremezsiniz çıkın!' Hemşire onu çıkarmaya çalıştı ama Jimin elini hiç bırakmadı. Yanında olduğunu hissetirmeliydi. 'Ölemezsin kook. Beni yalnız bırakamazsın. Seni seviyorum.' Soğuk ellerine öpücük kondurduğu anda monitörden gelen ses kesildi ve eski hâline geri döndü.

Olmuştu. Jungkook ölmedi. Yalnız bırakmadı onu. 'Biliyordum sevgilim.' Tekrar ve tekrar ellerine öpücük kondurdu. Sıcaklığını, tenine dokunuşunu hissetmişti belkide.

'Lütfen dışarıya çıkın. Hastamızın durumu hala kritik.' Bu sefer direnmeden çıktı. Camın ardından yapılan işlemleri izledi. Doktor odadan ayrılınca yanına gitti. 'Hala umit yok mu?' 'Üzgünüm ama beklemekten başka çaremiz yok. Şuan kendi içinde savaş veriyor olmalı. Bu kriz de bunun belirtisi. Önümüzde iki gün içinde de uyanmazsa asla uyanmayacaktır.'

Yanağından akan buz gibi damla hissettirdiğinin aksine yakmıştı sanki düştüğü yeri. İçi yanıyordu. Ciğeri yanıyordu. Cehennemden farksızdı. Ama alev yoktu buz yakıyordu kalbini. Tıpkı elleri kadar soğuktu.

Bayan Jeon bayıldığı için bir odaya alınmış Yoona da başındaydı. Çok geçmeden Taehyung geldi yanına. 'Jimin. O iyi mi?' 'Kalbi durdu. Eski haline geri döndü şimdi.' 'Aman tanrım. Ne hallere düştük böyle. Sen nasılsın?' 'Belli olmuyor mu? Çok korkuyorum. Nefesimi kaybedersem nasıl yaşayabilirim?' 'Kaybetmeyeceksin. Ikimiz de biliyoruz jungkook çok güçlüdür. Uyanacak ve siz kavuşacaksınız.'

Umarım dedi içinden. Umarım özlemiyle yanıp tutuştuğu bedenine kavuşurdu.

...

Günlerdir doğru düzgün yemek yemiyordu. En sonunda kafeteryaya indirilmiş Taehyung'un zoruyla yemek yiyordu Jimin. Tıpkı jungkook gibi davranıyordu ona. Çorbasını henüz bitirmeden bıraktı. 'Daha yiyemiyorum.' 'Yemek zorundasın aksi takdirde jungkook sana uyandığında çok kızacak.'

'Tehdit mi ediyorsun.' 'Iyiliğin için konuşuyorum. Güçsüz görünüyorsun.' 'Zaten yeterince yedim. Gitmek istiyorum.' 'Tabağın bitmeden kalkamazsın.'

Jimin göz devirip kaşığı tekrar aldı. Bu sefer bitirip kalktı masadan. 'Jungkook'u görmek istiyorum.' 'Bekle bende geliyorum.' Asansörle dördüncü kata çıktılar. Koridoru döndükleri zaman doktor da odaya girmişti.

Jimin telaşla koştu. Yoksa jungkook'a bir şey mi oldu? 'Yoona neler oluyor?' 'Mucize. Abim gözlerini açtı.' 'N-ne?' Jimin'in gözünden akan yaşlar bu sefer mutluluk göz yaşlarıydı. Hemen içeri girdi. Bayan Jeon oğlunun elini tutmuş hüngür
hüngür ağlıyordu.

'Evet kalp atışları normale dönmüş. Sonunda gözlerini açabildin.' 'K-kook.' Gözlerini yarım yamalak açabiliyordu. Henüz kendine yeni gelmişti. Karşısında ilk annesini gördü. Ama asıl görmek istediği kişi neredeydi?

'J-jimin..'

Sesini duyan Jimin bir adım daha atıp yanına geldi. Titreyen elleri ellerini buldu. Hala şok içindeydi. 'Burdayım sevgilim. Hemen yanındayım.'

Ellerine öpücük kondurup göz yaşlarını akıtmaya devam etti. 'Hastayı yormayalım. Öğleden sonra normal odaya alacağız. Geçmiş olsun.' Odadan çıkan doktorun ardından jungkook gözlerini tam olarak açmış etrafını algılamaya çalışıyordu.

Hafızasını yokladı. Son olanlar bir bir aklına düştüğünde Jimin'in elini sıktı hafiften. Bayan Jeon onları yalnız bırakmak için kızı ve taehyung'u da alıp dışarıya çıktı. 'Seni o kadar çok özledim ki... bir an gerçekten beni bırakıp gideceğini sandım.' 'A-asla.' 'Nasıl hissediyorsun?' 'Tekrar s-seni gördüğüm için mutluyum.'

Gülümsedi. 'Fazla yorma kendini hemen iyileşmeni istiyorum. Iyileş eski günlerimize dönelim.' 'Hayır. E-eskiden bile daha mutlu olacağız.' Ellerine öpücük kondurdu Jimin. Sonrada annesi ile konuşması için çıktı odadan.

'Uyandı Taehyung. Sonunda gözlerini açtı. Tanrım sana çok şükür.'

'Kolay kolay gitmez demiştim.'

'Haklıymışsın. Bizi yalnız bırakmadı.'









Fazla uzatmak istemedim. Jungkook'u iyileştirdim.

Kaos falan yapmam daha. Zaten bu hikayeye başladığımda mini fic olacak diye kurgulamıştım ama otuzuncu bölüme kadar devam edecek gibi duruyor.

Jikookla kalın 🤗

ᴀᴅᴏʀᴇ yᴏᴜ - ᴊɪᴋᴏᴏᴋHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin